Büyük İnsanlık

                                                    Büyük insanlık ( Yeni Bir Bakış)                    

                                                 

 

         İnsan, var olan milyarlarca canlı türünün  içinde kendini en üstün varlık olarak tanımlayan düşünebilen maymun. Varlık ; insanın özünü anlatabilme yeteneğidir . Var olduğuna inanmak bir insanı hayatta tutan ve onu düşünmekten uzak tutan bir uyuşturucudur. Sorgulama ve öğrenme korkusu insanın kendi var oluşundan ne kadar korktuğunun en büyük kanıtıdır. İnsanları yöneten bu korku üretimi ve düşünceyi zehirlerken gerçeklik ve mantık algısının önüne ince bir görünmezlik perdesi çeker. İnsan yavrusu doğduğu saniye yazılmış kaderini yaşamaya başlar. Kaderi toplum tarafından ona biçilmiştir. Yavru insan belki bunu öğrendiğinden hayata ağlayarak başlar. O ilk ağlama belki de bir daha kendi olamayacağını bildiğinden gelen bir yakarış güvenli mağarasına geri dönme isteğidir.

        Dünya , mavi misketimiz günümüzde siyah bir duman ile çevrelenmiş .Gökten bakanlar varsa etrafı çöplerle çevirili kısım kısım mavilere bürünmüş olarak gördüğü küçük alaca yaşam yerimiz. İnsanın kendi evini korumak için güvenlik sistemleri ,korumalar ve  çitler satın aldığı bu zamanlarda insanlığın evine bu kadar zarar vermesi egosantrik bir dile sahip olduğunu alenen açığa seriyor. Ruhunun en derinliklerinde tüm evrenin sadece kendine ait olduğunu inana gelmiş insan hayata hep bu gözle bakıyor.

      Kafasını dışarı çıkardığı ilk an bir terslik olduğunu fark eden yavrumuz zamanla kendi beyaz benliğini kısım kısım siyaha boyayan toplumu fark eder. İnsanlık yavrudan iyi olan her şeyi kısım kısım söküp ; onu vahşi yırtıcıların en korkuncu olan insan sürüsünün arasında yaşayabileceği şekilde evrilmesi için pençelerini nasıl çıkaracağını öğretiyor. Tüm diğer hayvanların aksine kendi ırkını bile yok etmek ve yalnızlaşmak için icat ettiği silah ,füzeler ve kılıçlar içinde yalnızlığını betimleyen sözler söyleyip duruyorlar. Bu sözler kendi yarattıklarının vicdanlarında  açtığı yaralardan damlayan kan beklide. 

   Yavru insanımız zaman geçtikçe tırnaklarını çıkarmayı öğreniyor ama tanrının emirlerini öğrenen büyük insanlık kendi sürüsü hariç herkese saldırıyor. Adı para olan kağıt parçası için her türlü kötülüğü yapıyor . Büyük insanlık kendi bölgesini kuruyor .Tüm hayatını doğduğu andan itibaren ona anlatılan ve söylenenleri yaprak yaşıyor. İnsanımız büyüdükçe güzelliğe olan inancını daha da kaybediyor . Sevdiği inandığı her şey bir bir yok olurken kendi yalnız çehresi ürkünç  bir hale bürünüyor. Artık sadece sabah kalkıyor kendinden daha güçlü insanlara hizmet ediyor ; kendinden alçak gördüğü herkesin üstüne çıkıyor günü bitiminde hayatını adadığı lanet yatağına yatıp bir başka aynı  güne uyanmak için gözlerini yumuyor.

 

         Bir gün insanımız büyüyor. Büyük insanlığın küçük bir insan yavrusu oluyor o an düşünceler tüm yaşananlar tüm yaşamı gözlerinin önünden geçen büyük insanlık aynada gördüğü çehreyi tanıyamadığını hissediyor .Büyük insanlık hayatı boyunca kendisi için yazılmış senaryoyu yaşadığını fark ettiği o an evrenin onun yaşayacaklarına önceden karar verdiğini fark ediyor. O an küçük yavrunun nasıl büyük insanlığa dönüşeceğini hayal etti yine büyük insanlık kendine yabancılaşan çehresine bakarken aynada gerçekliği ve insanın özünü düşünüyordu, Bembeyaz bir defter misali doğan insanın ne karanlık bir kalemle yazıldıysa yazılar son sayfalara yaklaştıkça o beyazlıktan eser kalmayacağını biliyordu artık bu düşünceler içinde öptü yavruyu  büyük insanlık bir dileği vardı tanrıdan ;yeni doğan her yavrunun kader kalemi bu kadar karanlık olmasın beyaz bu doğan bu yavru beyaz kalsın ömür boyu o an ağlayan yavru gülmeye başladı belki bu gülüş insanlığın tek umuduydu......


Comments

  1. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  2. Uzun zaman sonra , kelimeler dostum derim hep , yeni bir dünya... Kalemine sağlık ☆

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular Posts