23 KASIM 2022


 

23.11.2022

            Başlamadan önce, mademki bugünle buluşmamızın üçüncü günündeyiz ve günü anlatan bir edebiyat kurma peşindeyiz bendeniz ve sevgili lekeli -kendisini burnunun üzerindeki turuncu lekesinden tanırsın, siyasaldaki okuma salonunda vakit geçiren tüm İstanbul üniversitesi öğrencilerinin bildiği gibi – edebiyatın bir anlatma biçimi olarak en azından benim için anıları değil duyguları taşımasını istiyorum bu satırlardan gelecek ve gelecek günlerin kendilerine.

             Bir es vermenin ve aldığım nefesin rahatlığıyla günün en heyecanlı pes etmelerine doğru bir yolculuğa çıkalım. Soru basitti değil mi?

 “Bir insan ne zaman başlar sevmeye tekrar?”

Peki ben ne anlatmak istedim kendileriyle? Bazen sorduğum sorular benim bile anlamadığım cevaplar bulmama sebep oluyor. En iyi soruyu soran kazanır adlı bir yarışma düzenlemek istiyorum.

“Evet sayın seyirciler en güzel soruyu soran kazanır. Evet Furkan Bey sorunuzu alalım.”

            Sorum açık sevgili faniler “ne zaman seveceğim bir daha?” bu sorunun en vasatlardan biri olduğu görüşünü paylaşanlar, bir de bu soruyu kendine sorma cesareti göstersinler. Evet! Bu sorulara ahiret sorusu kategorisine giren sorular olarak bakabilirsiniz. Çünkü kendileri sayılı insan için kolaylıklarıyla görünürken, sayılı insan için acıyla ve cevabında boğulacakları birkaç safsak cümleden ibaret kalacak. Acı olanı cevabı veremedikleri için gelecek azapla karşılaşacaklar.

            Zamanın dengi olduğunu sanan insan da kendisine bu soruyu sorabileceğini sanıyor. Önemli olan soru değil. Önemli olan cevap. Sorular her zaman verilebilecek en kısa cevaplar için yazılmamışlar mıdır zaten. Cevapları merak da etmeden sorulmuş sorular ki onları en iyi sen tanıyorsun.

“Ne haber?”

“Nasılsın?”

Bu soruların aslında birer soru olmadığını öğrenmekte geç kalıp birer cevap bulmaya didinen insanlardan olma. Dinlenmeyen cevapların verdiği acıyla pes etmemek için.

 

Yağmur’a…

Bugün tekrar yağmura yazdım bir şiir dinle belki seversin ama çok eski en eskilerden belki tanırsın;

Bir avuç umut serpmişler toprağın üstüne

Toprağa yağmur düşmüş insan filizlenmiş

Şiirle arama giren mesafeyi kapatmak istedim sanırım. Hatırla! Her gece kendine verdiğin sözleri sabahında günün nasıl unuttuğunu. Biliyorum en çok kendine tutamadığın sözler için sinirlisin ama yorgunsun. Bitmeyen yolculuklardan, tükenmeyen öğrenmelerden, hep daha iyi olmaya -ya da görünmeye- çalışmaktan, tüm zorluklara karşı buradayım demekten, sevmeye çalışmaktan, sevilmeye çalışmaktan, nefret etmeye çalışmaktan…

Tüm duyguları hissedip hepsini kara çarşafla sarmaktan bıkmıyorsun. Korkularınla yüzleşmek zorundasın. Uzaklaşmak bir çare bulur sanıyorsun ama bulmaz. “Gelmez” dediğin her gün mutlaka gelecek.

Bugün kendi kitabın için önsöz yazmaya çalıştın. -kendinden bir başka kişi olarak bahsetmenin kattığı edebi havaya inan- Sonra önsözlere olan aşkının kaynağı sevgili Oğuz Atay’a selam yolladın. Basılmayacak bu kitabın ana karakterinin adı Selimdi. Oğuz Atay olmak istiyorsun. Çünkü okurken sanki ne hissettiyse yazmış gibi geliyor sana. Okurken kendi yazdıklarını sanki hissettiklerinin çok uzağına düşüyor gölgeleri.

.

.

.

Ben kitap değilim, ben bir günlüğüm…

Beni yıllar sonra değil, bugün anlamalısın.

Oğuz Atay’a

 

 

Comments

Popular Posts