30 KASIM 2022
30.11.2022
Çıkınca insan korunaklı odasından, uzaklaşınca onu koruyan her
şeyden, ona var olmak diyor. Adını
yazıyor kapısına, ve içeri girerken kapısını çalmaya başlıyor insanlar. İnsan
ne derece önemli olduğunu hissediyor. Yaşıyor gibi olmak istiyor sadece.
.
.
.
Bugüne bir iz bırakmak istedim dönüp arkamdaki katili bıçakladım.
Polisler gördü cinayeti gözlerini kapattılar. Cesedi yavaşça yere bıraktım.
Ardından ellerimde kanlar yoluma devam ettim. Benim kim olduğumu kimse bilmiyor
ne de olsa. Bir kimliğim yok. Annem yok; babam yok; ailem yok. Ben adı sanı
olmayan bir silik bedenim insanlar arasında. Bu bir isyan monoloğu.
Sabahın aynı saati uyanmam gerekiyordu. Aynı saati biliyoruz. Ama
uyanmam gereken saatte uyuyorum. Uykuyla savaşıyorum. Ne uyumadan
yaşayabiliyorum ne de uyuyabiliyorum kendi isteğimle. Savaşıyorum geceleri
gelip beni bulsun diye tüm kapılarına giriyorum zihnimdeki köşkün bulamıyorum aradığım
hiçbir yerde. Sonra o beni buluyor bir anda gözlerimi açıyorum. “Ne zaman
uyudum?”, “Saat kaç?” her soruyla ayılıyorum. Sabah böyle oluyor. Saat kaç
olursa olsun uyuduğum an, sabahın ilk güneş ışığıyla açılıyor gözlerim.
Uykuyla savaşıyorum. Halbuki ben uyumalıyım. Unutmalıyım. Benden başkası bana
beni unutturamaz. Değil mi?
*
*
*
Uykuya şiir,
Bir anlığına tadabilmek için ölümü kim yalvarır tanrıya,
Ben yalvarır oldum her gece tadabilmek adına
Uyumak, ölmek fragmanı değil mi?
Uyumak, uyanacağını -dirileceğini- bildiğin bir ölmek değil mi?
Ölüme susamış gözlerim
Gerçekten ölmek isterim bir an uyuyabilmek için.
Uyudum diyebilmek için
Bir an önce eskiye dönmek için
karamsar çabalardan kurtulmalıyım.
21 Mayıs 2001, doğmuş olmak bugünün
bir yerde kıyamet öncesine denk gelmesinin suçu olacak. Bugünden önce kopsaydı
kıyamet, benim kıyametim-ölümüm- tecelli etseydi bugünden önce. Evet Sofia sana
borçluyum. Platon okuma yeter. O eski bir üfürükçü sadece. Bugün yaşasaydı.
Platon, eflatun ya da her kimse ne düşünürdü. Tanrı tanımaz bir ateist olurdu.
Gök tanrılarıyla savaşan bir üfürükçü olmak yerine belki de. Sofia adımı verme
tanıdığın insanlara onlardan kork. Yabancılara anlatabilirsin beni. Her yabancı
daha yakındır en yakının sandığın insanların ortak kümesinden. Sen de
yabancısın kendine. Vazgeçmeyi bilmediğin için yenilmeye mahkumsun. Durmadan
çırpınıp yeniliyorsun.
.
.
.
Atomik Kuşku
Kuantum fiziği
öğrenmeye çalışmak insanın zihninde bir takım sayısal özellikleri olan yeni bir
evren yaratıyor. Önceleri anlam diye peşinden koştuğun her şeyden uzaklaşıp
yeni bir anlama mücadelesi içine giriyorsun.
Naz ellerini açıp doğa etti onu
yaratan tanrıya, “Tanrım lütfen daha çok yaşayayım. Ben ölürsem annemler çok üzülür.”
Ameliyata girmeden bir gece önceydi duasını tanıdığı tek tanrının gözlerinin
içine bakarak yaptı aynanın karşısında. Küçük bir çocuk için anlaşılamayacak
kadar karmaşıktı tanrı. Ertesi gün Ameliyattan önce bildiği az buz sayıdan birkaç
tanesini saydı bir gazı çekerken derin derin nefeslerle ciğerinin en
derinlerine. Son kez kapandı gözleri. Son kez rüya gördü o ameliyatta. Devam
etti ameliyat, bir pıhtı karıştı kanına. Ani bir kalp krizi ve düz bir hayat
çizgisi en tizinden bir bip sesi. Çok uğraştı doktorlar, ölmek için her şeyi
hazırlamış olan bedenin üzerinde. Tüm çaba yetersiz kaldı. Naz, Azrail'le konuştu
canını almadan, “Neden şimdi, neden bu kadar erken” Azrail konuşmadı. Tanrı
tekrar yarattı evreni sırf söylenmesin diye bu sözler. Küçük bir kızın cansız
bedeni şimdiki evreni yarattırdı tanrıya. Bu evren, yeni bir evrendi… Naz şimdi
oynuyor cennet bahçesinde, bir çocuk olarak değil 63 yaşında bir kadın olarak
kapattı gözlerini hayata , erkendi ama önceki hayatı kadar vicdansız değildi. O
kadar rastgele yaşanmamıştı hayatı. En azından her şeyi yaşayabilmişti. 8
çocuğu olmuştu. Mutlu olmamıştı, belki yaşamayı bile unutmuştu kimi zaman ama
en azından yaşayabilmişti. Şimdi gençlerden bir ruh olmuş koşuyor cennet
bahçesinde. Naz benim en sevdiğim insan.
Comments
Post a Comment