11 ARALIK 2022
11.12.2022
Uzun
zamandır satırlarımdan bulmaya çalışıyorum kendimi. O yüzden yazıyorum bu
satıları. Yazmayı çıkarıyorum eylemlikten, bir oluş, bir durum oluyor. Yoruluyorum
kendi hayatımın içinden geçen satırlarda uyanmaktan. Ne yazmam gerektiğini
bildiğim, bilmediğim günlerden. Aşka inanmak isteyen bir adam olmaktan, aşktan
nefret eden birine dönüşmekten. Ben sahipsiz bir insanım. Öylece bırakılmışım
dünyanın merkezine. Bir yandan tüm inanlara düşman, bir yandan da ölümüne inanmak
isteyen biriyim. İnanmak, her gün inandırmak benim için. Bir kere değil bin
kere içmek o zehri. Fakat inanlar, farkında değiller inandıklarının. İnanmak öyle
güç bir eylem ki takatim yetmiyor. Öyle gücüme gidiyor ki efendim inanacak yeri
kalmıyor kalbimin. Ne kadar inandırmak istesem de her şeyin içinde her insanın
kalbinde bir kusur buluyor.
Kim
inanıyor bana? Ben neye inanıyorum? Her sorulan sorunun cevabında yeniden
doğuyorum. Gücüm yetmiyor belki ama inanmak yetiyor bana. İnançsızlığıma
inanıyorum. İnanmadığıma direniyorum. Çünkü inanan insan kaybeder. Bense sadece
kendime inanıyorum. Bilim ve edebiyat bu inancın yarattığı formlar benim için.
Kimseye inanmadan yaşarken bir anda inanmaya başladığım o gün gibi sevdiğim her
şey. İnanmayan herkesin, tüm inançsızların bir gün bulacağı gibi buldum kendimi.
Uyandım güneş batıdan doğmuş kıyamet kopmuştu, ben inanmıştım. İnancın ve
inanmanın ne anlama geldiğini ancak inançsızlar anlar. Bir kere inanırsan geri
dönemezsin. Bunu en iyi inanlar bilir. Öyle kudretlidir ki inanmanın tahakkümü insan
üzerinde, gün bitse ömür bitse inanç terk etmez dilden çıkanı. Akıl bırakır
inanmayı. Kalp bırakır sevmeyi. Dil asla vazgeçmez inandığını söylemekten. Çünkü
dil öncekiler kadar akılcı değil; bağnazdır. Dilin bağnazlığı inandığı her şeyi
söylemektir. Ne kadar gösterirse göstersin akıllı olan yine de inandıklarından
başkasını söylemez dil. Ben de inançlarımın dışında konuşmamak için; misyon
edinmiştim inanmamayı. Söz vermiştim kendime, hiçbir şeye inanmayacaktım. Her
şey bana inanacaktı. Yalan söylememek için çok kez susmayı yeğledim bu sebepten.
Yalanlara inanmamak için kaçtım yalanlardan.
Bir sabah uyandım.
Kendime ihanet ettim
Bir sabah uyandım
Birine inandım
Artık sorgulamıyorum neye inanmam gerektiğini, öykülerin
başlangıcı gibi. Artık bir mantık süzgecinden damıtıp süzmüyorum kelimelerin
gittiği yerleri ve anlamları. Artık özgür bir biçem uydurup üzerime onun dikiş
izlerini taşımak istiyorum ruhumun üzerinde. Ben karakterlerin hepsini denedim.
Kendim olmak dışında bir çözüm yaratamadım kendime.
Bir
çözüme inanmam mümkün değil. Kendim olmaktan başka bir çare bulamam kendime.
Özgür bir ruh olmaya karar verince insan sadece kendi olmadan düşman kalıyor
kendine. Neye inanırsa inansın, masadan kalkınca sorgulamanın kendisini masada
bırakıyor.
Ellerimde
kanla uyandım. Birini öldürdüm rüyamda. Cesedini, sürüklenen cesedin bıraktığı
kan izini her şeyi anımsadım. Uyandım etrafıma bakındım. Elimde kanla, aynaya
koştum. Uyandım. Uyumuştum. Evet ben uyudum. Nereden geldi bu kan? Sorgulamalarım
beni zihnimin algıcı gerçekliğinden uyandırıyor beni. Hayır hepsi rüyaydı. Değil
miydi? Dün gece rüyamda kendimi öldürdüm. Gerçek miydi?
Dün biri kendisini
asmış düşünde,
Düş görmeyi bilmese
de,
Kendini asmış birisi
rüyasında,
Tanrının huzuruna
çıkmış uyandığında,
Tanrı sormuş neden
astın kendini?
Demiş efendim ben
asmadım kendimi,
Kim geçirdi ipini,
kim vurdu tekmeni senin,
Bir beyefendi,
görünümü ben, adına ayna denen,
İş görür mü ayna? İnanır
mısın sen buna,
İnanmak isteyen
inanır efendim, isteyen size bile hatta,
Ben o sabah uyandım.
Size inandım
Gece oldu uyudum,
Ayna bey tarafından asıldım
Comments
Post a Comment