23 ARALIK 2022
23.12.2022
Ne zaman, neden ve ne hakla yazıyorum? Bu eylemin ok gibi tenimin üzerinden vücuduma girişimi hissediyorum. Ardından başım ısınmaya, ense kökümden gelen sızının ağaç gibi dallanan ve anlımda cereyan eden ağrısının sıcaklığını seziyorum. Yazana kadar tükenmeyecek olduğunu bildiğim sızıyı, durdurmanın tek yolu, şekli fark etmeksizin kâğıdın üzerine çiselemek kafamdaki acı ağacından dökülen kelime meyvelerini. Kurtulmak zorunluluğunu taşıyorum, bağımlılığın şekillerinden birinin suretine bürünüyor, yazmak. Önceleri farklı türden eylemlerin arkasına sığınan yazmak eylemim, şimdi yalın bir şekilde fışkırıyor elimden, dilimden, beynimden. Nereden ayrılmayı doğru bulduysa o an o şekilde terk ediyor zihnimi. Bu yankılardan kurtulmanın binlerce yolunu öğretiyor bedenim kendimin ürettiği acıların çaresi olarak. Gözlerimle yazmayı öğreniyorum. Sadece bakarak, kelimeleri yokluğun en derinine nasıl yazabileceğimi öğreniyorum. Sizlerin bilmediği şekilde. Bir kadının gözlerine bakarak yalnız, en güzel şiirleri o küçücük beyaz topçuğun üzerinde duran siyah lekeye yazmayı öğreniyorum. Gözlerle yazmanın güzelliği, tüm gizliliğiyle sadece size deşifre olan antik metinler gibi sizin tercüman olmanızı bekliyor olması kelimelerin. Ne yapmaları gerektiğini bilmeden kâğıdın üzerinde durmayı görev biliyorlar. Siz unutsanız da onlar, nerede olurlarsa yaşam boyu kalıyorlar orada. Gün geliyor tekrar karşılaşıyor gözleriniz, belki oradan alır kâğıdın beyaz teniyle buluşturur yahut dilinizin üzerinde dans etmeleri için özgürleştirirsiniz onları. Bunu yalnızca gözleriyle yazmayı öğrenen insanların olağanüstü mücadelelerini yazanlar, gözden akan mürekkebin damladığı yer olabilme üstünlüğüyle tanışan tüm güzellikler ve nefes almanın gücüyle ellerine kanlı bir bıçak alan katiller anlar.
Çünkü
öldürmek yazmanın, yazılmış olanı silmenin yegâne yoludur. Ölümsüzlük gözlere
yazıldığında onu silmek için bulunabilecek bir silgi yoktur. Ölümsüzlüğün kendisi
kızıl saçlı mavi gözlü bilinmeyen o kadındır. Başını dayadığı cam yalnızın teniyle
kutsanmış olduğunun farkında değildir. Kutsal toprak ilan edilmiştir o cam.
Artık o gözler oraya bakıyor olmasa da o başın kendisi camın üzerinde iz bırakacak
derecede yaslanmıyorsa da gözlerin çizdiği ölümsüz resim turuncu beyaz koltuğun
üzerinden asla silinmeyecektir. Ölümsüzlük, sonsuza dek değil onsuza dek
yaşayacak olmayı bilmektir. Çünkü hayatta tutan insanı herhangi o ise onsuzlukla
yaşamak, yaşamak değildir. İnsan şekilsizce hayatta kalmaya mahkumdur. Hayatta
kalıyor oluşu, onu yaşıyor olmakta yapmaya ne yazık ki yetmemektedir. Yaşıyor
oluşu tamamlamak, insandan insana değişen “o”’nun varlığıyla mümkün olmaktadır.
Bu tanıt, ruhun varlığına ilahi kanıt değilse de ruhun anlatısını dinlemek için
tanrısal bir ilahidir.
Kızıl
saçlı kadın, turuncu beyaz koltuk, buz mavisi gözler, bir parça metalle çevrili
soğuk cam parçası, gizlenen bakışlar ve tüm bunları yazan parmaklarımın içinde kas
ve damarlarla çevrili kemikler; günü gelip sıyrıldığında kaslardan kemikler
mezarın dışına fırlayıp yolunu bulacak yazıyor olmanın. Mezar taşına ziyarete gelen herkesler fark edecek, her gün farklı bir renge bürünecek mezarımdaki çiçekler.
Gün gelip ziyaretçisiz kalınca mezarım yalnız tek renk bir gül açacak başımda,
kırmızı bir gül sonsuza dek. Kırmızı saçlı kadının, kırmızı rengi, vücudumun
her an duyacağı sonsuz azabı anlatan gülle sevişecek. Tek güllü mezar olarak
anılacak mezarım. Kimse ziyaretçisi olmayacak sadece komşu mezarlara gelenlerin
dikkatini çekecek tek gül. Bu satırlar kaç asır önce yazıldı bilmiyor,
gözlerimle okuyorum bir mezar taşındaki tek kırmızı gülden.
.
.
.
.
.
.
Yılgıdan, yenilgiden,
öfkeden
Pes etmez insan
Kinden, nefretten,
yalnızlıktan
Nefret etmez insan
Korkudan,
gerginlikten, stresten
Ölmez insan
Acıdan, kederden, ızdıraptan,
Özlemez insan
Sevgisizlikten,
umutsuzluktan, belirsizlikten,
Pes eder insan
Kırılan hayallerden,
suda can veren umutlardan,
Nefret eder insan
Aldatılmaktan,
yalandan, ikiyüzlülükten, kırılan düşlerden
Ölür insan
Mutsuzluktan, yankılardan,
yalnız yediği yemeklerden
Özler insan
Comments
Post a Comment