21 OCAK 2023
21.01.2023
Bakımlı
bir Arnavut kaldırımıdır koca şehri İstanbul. Bütün salıncak özlemlerimle
özlüyorum o melankolik İstanbul’u. Eski İstanbul da diyebilir adını vermek
istemeyen düşünceler ancak gerçeği bilen İstanbul yaşamlılar o melankoliği çok
iyi tanırlar. Eski değil hala olan ancak can çekişmekte olan aciz bir
melankolidir kendisi. Melankoli kasabası da denebilir uyuz Ademiler tarafından.
Şimdi bir kasabanın bir reisi olmalıysa bu şehrin sahipleri de aslında yaşam
peşleyen nadir tenlerin taksi diye bağırdıkları akbil sesi fonunda koşar adım
çıktıkları merdivenlerdir, kendisi de yürümeyi başarabilengillerden.
Başlıca
metodu yaşam arzusunu kaybetmemek değil bu şehirde. Yalnızca bu şehrin dilsizlerinde
görülecek bir yalnızlıktır yaşamayı körükleyen ucuz aperatif zevklerin yanında.
Ucuz ve aperatif zevkler, genel tanımını bu afili tamlamayla yaptığımız şey hepimizin
elimizden bırakamadığı Sosyal Medya Kutularıdır. Bilinçsizce dökülebilir
aslında uzun bir yarış olduğu için. Aslında teknolojinin insan nüfusunu hayatta
tutan faktörlerden biri olduğunu düşünüyorum. Yani zevkin ve hazzın aynı anda
bu kadar yoğun yaşayabildiği başka bir dönem olmuş mudur, büyük bir merak
konusu. Aslında belirsizliğinin kendisini seviyorum dünyanın tarih dediği
ilginç kumaş yazılarının. Bu yazılarla ilgili yorum yaparken en amiyane tavırla
net olmak çok gülünç geliyor. En büyük komutanların günümüz katillerinden ne farklı
olduğunu düşünüyorum. Bugün hayranlıkla ismi anılan büyük hakanların günümüzde
yaşadıklarını düşünsek yorumlarımız ve tarihe bakışımız bir anda değişir-mi
acaba(?)-.
Üç
boyutlu bir yaşamın hayalini kurmak ya da kuruyor olduğu hayallere bir dördüncü
boyutu eklemek ne derece mümkün oluyorsa o derece mümkün aslında. Tarihin bir
anlamı olduğunu düşünmek yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü anlamsız. Ukrayna
Savaşı üzerinden eleştirilen tüm olgular ya da başarısız Hitler saldırıları
hakkında yapılan olağandışı yorumların ne kadar ikiyüzlü olduğu daha geçmişin
zaferlerine yapılan yorumlarda belli oluyor. Büyük komutan başlığı altında isimleri
yazılan her komutan bu sınıfa üyedir aslında. Ben savaşın doğama ne kadar
aykırı olduğunun farkında olan yarım yamalak düşüncelerini yazmayı seçen bir
canlıyım. Savaşın kazananı yoktur. Savaşa karşı olmak kazandığı savaşların
ardından bu kadar insan öldürdük helal olsun bize demek değildir. Savaşı konuşarak
bitirmeyi düşünmeyen konuşmayı öğrenememiş yarım canlılar topluluğuna ait bir
grup insan olarak yaşama devam edebilirler. Bu yazdıklarımı binlerce insana
ulaşıyor olsa benim de ne derece büyük bir linçe maruz kalacağımı düşünüyorum.
Ama ben güvenli alandayım. Yazdıkları yüzünden hapis tutulanlar geçmişte kaldı.
Artık kimse okumadığından yazmak çok daha güvenli. Yargılamak için okumak
zorundalar. Ne yazık ki okumayacaklar.
Masumluk
üzerinden savaşı, savunma üzerinden saldırıyı meşru kılmak yabancılaşmaktır
insanlığa ve insana. Evet savunma gereklidir ancak savunmanın gerekliliği onu
meşru kılmayı zorunlu kılmaz. Savaşın anlam kazandığı yerlerde savaş karşıtı
olanlar her zaman kaybeder. Hümanizm insanların kutsal olduğu gibi abes bir
görüş değil insanlığın kendisinin bir bütün oluşturduğuna dair bir fikir benim
için. İnsanları sevdiğim için de değil aslında. Pek fazla insan seven biri de
değilim. Ancak ben benden olmayanı da benden olan kadar dinlemeyi seviyorum.
Para dışında kalan tüm konularda insanların büyük büyük laflarını dinlemeye de
hazırım. Paranın düşüncelerini dinleyemiyorum yalnızca. Para yüzünden savaştığını
düşündüğüm için insanın. İnsanların bu kadar duygusuzlaşması da her şeyin bir meta
haline gelmesinden dolayı aslında. Ben savaşa değil yalnızca ayrıma ezilene ve
doğanın kendisine düşman olan ne varsa karşıyım. Çocukça bir duygu değil üstün bir
insandan geliyormuşçasına devrimci. Şiir kadar ayrık otu gibi büyüyor bu
fikirler yazınımın satır aralarında. Katile övgü desem yargı biçer bu otları.
Biçsin kısacık bir hayatın ne farkı var yatağında huzurla ölümü bekleyenden. En
büyük devrimim adem elması gibi ruhumun çıkıntısı yazınım.
.
.
.
.
.
.
.
.
Bakınız
Uzun camlı cümleler serdim
sahneye
Seyirciler arasında tiz bir
uğultu
Ne zaman görse insan kendini
Öyle yüksek bağırıyor ki sesi
kısılıyor
Farkında değil kendinin
Farkında değil neyin
karşısında olduğundan
Bağırmaya alışkın insan
Adalet diye öldürüyor
Eşitlik diye öldürüyor.
Demokrasi diye öldürüyor
Cumhuriyet diye öldürüyor.
Tüm insanlar eşittir
Ancak biz diğerlerinden daha
eşitiz
Bu bir şiir değil bu bir
hafriyat
Ruhumdan kalan tüm is ve pas
Boş bir sayfaya dökülsün diye.
Comments
Post a Comment