30 OCAK 2023

 

30.01.2023

            Günce, bakmadığım yerlerden zihnime tıkışan sözlerce yazılıyor. O sözler bir dili, o dil güncemi yaratıyor. Çoğu zaman kelimeler ana anlamlarından çok uzakta yaşıyor. Bazı sözlerse kendi anlamlarını yaratıyor. Sözlere anlam bulmak için yola çıkmıyorum, yazarken söz gelimi bir anlam buluyorlar kendilerince. Özgürlük de bu cümlelerin içinde inşa ediliyor.

            Bu yıl önceki yıllardan başka. Nasıl başkalaşmışsa aynı yoldan aynılaşabileceğinin farkında olmalı. Geçirdiği başkalaşım yalnızlıkla pekişmiş ve tamca evrim nitelenmesi bilime aykırı olsa da minimal evrim denebilir. Benim içinde bulunduğum bu ürpertici yalnızlık, kaynağı toplumdan uzaklaşan bir anlam telaşı içinde kalan bilincim değil. Bilincin aç susuz bir yerden başka bir yere ulaşabilecek kadar bedenden münezzeh olduğunu tecrübe ettim. Bu bilincin insansızlığa bir kulp takarak yalnızlık diyebiliyor olması da aynı derece ürkünç. Kendi yalnızlığıma bir isim bulmak zorunda mıyım?

            Bu çelimsiz yalnızlığıma kendimce bir isim bulabilir ya da onunla savaşabilirim. Yalnızlıkla savaşmalı onu yenmeliyim. İnsanlara ihtiyaç duymadığımı kanıtlamanın bir yolu olsa gerek bu çaba. Çünkü yaşayabiliyorum insansızca. İnsan, insana muhtaç değil ben zihnimde yarattığım insan algısından kaçıyorum. Kendimce herkesten, herkesin bilincinden ayrı tuttuğum öz bilincim, onunla savaşan dış bilinçlerden farklı değilse yalnızlık bir kurmaca. Yani ben de dışında kaldığım insanlıktan çok farklı değilsem o halde gerek yok yalnızlığa. Yalnızlığı hissetmem gerektiğini düşünmem de bir bakıma savaşı kazanmak o halde.

            İki eylem arasına küçük bir ömür sığabilir. Bu eylemleri önce birbirilerinden ayırıp sonra sadece o iki eylem arasında bir ömür yaşanabilir. Herkes adına genelleme iki eylem, birinde uyanmak diğerinde uyumak. Kimsesizlik hissi içinde bu iki küçük eylem arasında başka hiçbir eylem olmadan bir ömür yaşanabilir. Önceleri fikri olmayan insanlar, günü gelince düşünmeye başlayabilir.

            Uyanıp dünyaya insanlığa ince tiz sesten bir ağlamayla selam verip, alışınca göğsündeki nefesin yaktığı hücrelere el kaldırıp söz istemeye başlarsın okul sıralarında. O ilk ağlayıştan okul sıralarının üzerinde bulduğun ellerine kadar geçen küçük ömür aslında hiç yaşanmamış sayılır. Sen kendini tanırsın, düşüncelerin seni henüz tanımamaktadır. Yaşın gelince onlarla da tanışacaksındır.

            Yabancılaşma ve yalnızlık duygusunun içimde yaşattıklarıyla yelken açıyorum uykuya iyi geceler.

.

.

.

.

.

.

Uçuk hayallerim kuruyorum,

Sıyrılıyorum senden seni kuruyorum

Fark ediyorum ki sensiz seni kurmak çok daha güzel

Sıyrılıyorum tüm gerçeklerden yalnız hayal kuruyorum

 

Hayalin penceresi lekeli

Tüm hayallerim, düşlerim,

Bırakıp bırakıp tuttuğum gidişlerin

Gelecek hayallerim kirleniyor ellerinle

 

Bir gümüş parlıyor resmin çerçevesinden

Acep çerçeve biliyor mu seni

Önümde duruyor bana gülüyorsun yapmacık

Şimdi biliyorum, o günün yalan olduğunu

 

Hayal penceremde kirli ellerinin lekesi bulaştı

Senli hayallerimin lekesi sensizlikle kirlendi

Artık hayal kurmadan hayal kurmayı düşlüyorum

İzli lekelerden sıyrılıp sonsuz sensizlikli hayaller kuruyorum

 

Comments

Popular Posts