KUMAR MASASI

 


13.03.2023

            Oranların peşinden gidecek olsaydı toplum, masa kazanacak kesinliğini yitirirdi. Şimdi ülkem kocaman bir kumar masası, kartlar pusula. Pusulanın üzerinde zar, eldeki mühür. Zamanı geldiğinde zar yuvarlanacak, karar verilecek.

            Önümüz arkamız sobe, saklanmayan ebe. Dünden çok daha farklı bugün. Zamanı geldiğinde kirişler de boyanacak, mahpusluk rengine. Önüm arkam sobe, saklanmayan ebe.

            Bugün hayatımın en zor kelimelerini kurmak için geçtim tuşların başına. Elimden geldiğince önümüzdeki kumar masasını betimlemek zorundayım. Gün gelmiş, eller havaya kalkmış ve teslim olmuş bir halk olmamak için yazıyorum. Altmışlı günleri çok iyi tanıyorum. Zamanı geldiğinde olasılıkların kimden yana olduğunu düşünecek vakit olmayacak. Teslim olacak ya da teslim alacaksın. Gündüzleri okumak ve düşünmek için çokça vakit buluyorum. Kitapların arasına tanrıya rastlıyorum. İnandığım bir şey olsun diye uğraşırken insanları kandan yana görüyorum. Olasılıkları hazmedemiyorum. Seçim yapmak zorunda kalacak olanların, gelecek adına konuşacakların cahilliğinden ürküyorum. Olasılık ve oranı aynı zannediyoruz. Oysa olasılık bir olay için oran gerçekleşen olayla veya durum verilerini belirtmek için kullanılır. Kumar masasına oturmak risktir, Türkiye’de yaşamakta olanlar bu riski doğuştan edinmişlerdir. Biz istemediğimiz kartların, hileli zarların olduğu bir masada zorla ortaya para koyuyoruz. Masadan kalkıp gidecek gücü bulanlar vekalet yöntemiyle oy kullanıyor. Dünyanın en anlamsız oyunu gibi gözüküyor. Kural kitabını başındaki anayı bile umursamadan defediyorlar.

            Kumar masası kırk üç yaşında. Kumar masasını kuranlar elindekileri bu masaya koyma cesaretini gösteremediler. Sürekli bir hırsızlıktır, gidiyor. Altımızdan bir tren geçiyor.

            Önümüzdeki Ekim 29. Gününde yeni bir kuruluş yeni bir yörüngeye devinecek bir ülke. Sallandık, yazdım. Öldük, yazdım. Zamanı gelince dirileceğiz, ben yine yazacağım.

Comments

  1. Kumar nedir bilmeyenlerin umarsızca, kof bir hırs uğruna masaya oturup oynamak için kullandığı ve elden ele gezinen, değer biçilmeyen kağıt parçalarından yalnızca bir tanesiyim. Dönen muhabbetler hep aynı...
    Kaçıncı bu? Kaç yıl oldu?
    Yüzler farklı belki fakat vaatler hep aynı...
    Bir zar var ortada döndürülen, avuçlar üzerinde her an durdurabilmek için. Olasılıklar belli belirsiz de akıbet hep aynı kalır mı?
    Sahi başta bizler tek bir destedeydik, başımız vardı ve ismi zar idi.
    Ancak ne yazık, tutuştuk bir yer kavgasına, dağıldık. Yan yana durmayı beceremedik....
    Şimdi türlü avuçlar içinde hoyratça ezilip bükülüyoruz her birimiz.
    İnanıyorum bir gün barışıp yeniden birleşeceğiz.
    Merak ediyorum, o gün geldiğinde değişir mi oyunun seyri?

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular Posts