ZAMAN I
Zamanla kurduğumuz ilişkinin metafiziksel kökte ne anlama geldiği ile ilgili uzun ve yorucu tartışma;
Bu yazı,
zamanın neliği -ne olduğu- üzerine bir tartışma yaratmak istiyor; cevabını
merak ettiğimiz soru “Zaman nedir?” gibi ontik bir soru değiş “Zaman ne anlama
gelmektedir?” gibi ontolojik bir soru bununla beraber gelen ontolojik tartışma.
Bu yazı serisinin,
kendi kişisel felsefemi kurma amacını güttüğüm ve yazının temel ruhunu anlam yaratma
çabamın uzun soluklu bir felsefi serüvene dönüşmesinden ileri geliyor. Bir
yaratı çarşafı giyecek olan Varlık-Zaman düalitesinin birbirinden ayrılabilecek
yanlarının olabileceği düşüncesini de sürdürmeme yardımcı olacak. Bu tartışma
fizik temelli bir anlam arayışının felsefi bir yaratı haline geldiğiyle
karşılık bulacak uzun soluklu bir yakınsak ilişki olacak. Anlamın ne kadar
güçlü olduğu da dasein kavramıyla anlam bulacak. Konu zaman olduğu için Heidegger’den
bağımsız bir tartışma yürütülmesi de olanaksız olacaktır. Büyük filozofların çoğunun
ruhları, dizinin her bölümünde gerek alıntılar gerekse anlamsal yakınlıklarla yaşıyor
olacak.
Burada
anlaşımlasın istediğim en önemli şey, tartışmanın benim açımdan ontolojik bir
tartışma olacağı kadar; bir fizikçi olarak bilimsel kökün üzerinde filizlenecek
metafizik bir tanımın nasıl olabileceğini düşünmek. Bölümler önceden planlanmamış
ve bir araştırma güncesi halini alacak bu yazı dizisinin sonucu nesnel bir
ayrıklığa rastlanmasa da bölümler arasında manevi ayrımların olabileceği de
atlanmamalı.
Bölüm I: Dasein
Bu bölüm
başlıkla ilişik bir insan ilişkisi kurmayacak, neticesi insan olandan neticesi
zaman olan yeni bir dasein kurgusuyla karşılaşacak. Dasein, Heidegger’in felsefesinde
insan anlamına gelir. Bununla beraber Heidegger;
“Dasein (insan) özü,
varoluştur.”
Diyerek var olmanın yalnızca daseinla anlam bulacağını ve bu
anlamın varlığı oluşturacağını vurgular. Berkeley’nin
“Varlık,
algılanmaktır”
Sözüyle beraber değerlendirmek iki çelişik felsefeden bir
diyalektik yaratmayı çabalıyorum. Bir tarafta varlığın insanın algısından
bağımsız olduğu bir yandan da algılarla sınırlanmış bir varlık düşüncesi. Uzun
düşünceler neticesinde insan bir karar verme çabası duyar mı bilmem ancak ben
varlığın “algı” yani insani ya da nesneler arası iletişim gibi kavramsal
şeylerden bağımsız olduğu düşüncesindeyim. “Zaman” üzerine yazmaya başladığım
zaman da bunun bir izlencesini görmek mümkün olacak. Zaman insanın dışında
yazılabilecek bir terim olduğunu kanıtlama boyunduruğunu aslında yapay zeka
motiflerinin güçlenmesiyle nasıl daha iyi anladığımızla da yüzleşeceğiz.
Berkeley’nin
maddi alemi reddetmesi insanın dini motiflerle açıklanabilir bir varlığa yönelmesinin
sebebini de açıklıyor. Burada insan gerçekten kutsal, ulvi midir? Sorusuyla
karşılaşıyoruz.
Bunun cevabını
sorduğumda kendimde yalnızca benliğimle yalnız kaldığım anlarda insanlıktan sıyrıldığımda
anlamını bile bilmediğim bir dürtüselliğe döndüğümü görüyorum. Aslında bu da
bana insanın kutsiyet atfettiği bilincin yine insanla anlamlı hal aldığını
gösteriyor. İnsan diğer insanlarla kurduğu ilişkiler neticesinde kendi
düşüncesini kavrayabiliyor. Kabile toplumlarını düşündüğümde insanların en
önemli meziyeti olan ilişki kurgusal olarak anlam ifade edemeyecek kadar faraza
bir hal alıyor. İnsandan iletişimi çıkardığında geriye kalan şey kutsallıktan
çok uzak bir primattan öteye gidemiyor.
Burada
belirttiğimiz şey sadece sözlü iletişim değil. Kendinizi bir ay boyunca tüm
iletişim kaynaklarından ve insan etkileşimlerinden uzak tutarsanız. Dasein’nın neden
varoluş olduğu daha iyi anlaşılıyor. İnsandan uzak bir iletişim, iletişimden uzak
insan kendiliğinden kopuk dünyalar yaratabiliyor.
Müthiş👏
ReplyDeleteTeşekkürler
Deletehttps://b1yazar.blogspot.com/2023/05/zaman-ii.html
ReplyDelete