Zaman III

 


 

“Her vakit iki şey arasında bir çatlak oluşabilirdi

bir boşluk ne kadar birleştirmek isteseniz de"

            “Zaman nedir?” bu soruya hayatım boyunca cevap armaya devam edeceğim. Bunun yanında bu soruyu hayatım boyunca yaptığım işlere, okuduğum kitaplara, fiziksel incelemelerime ve yaptığım bilimin bir parçası haline getireceğim. İnsan var olduğu sürece zaman tartışması bitmeyecek. “Sein und Zeit” -Varlık ve Zaman- felsefe tarihine bakıldığında varlıkla ilgili en çok konuşulması gereken eserlerden biridir.

            Beni tüm okuma süreçleri dönüşüme iter, doğrudan tarafından kitabın öngörüsü değil kitabın sormayı başardığı soru ile dönüşürüm. Bu kitabın varlığı tanıtışı bana zamanın kurgusal yapısının dışında bir anlam yaratma güdüsü kazandırıyor.

 

“Zıtlar, zıtlardan zuhur eder.

İyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsiniz.

 Zıt, zıddıyla birlikte de görülebilir,

 denizin dibinde mercanlar taşlarla birlikte bulunur.”

 

            Mesneviden bir diyalektik tanımı;

İnsanın anlamak için yola çıktığı her şey tam olarak diyalektik bir savaşın sonucudur. Zamanı anlamıyor oluşumuzu, zamanın zıttının algısal olarak mümkün olmadığı bir zihnin içinde yaşıyor oluşu insanın. İnsanın zamansız, zamanın dışındalık gibi durgun kavramları anlayacak bir düşünme yapısına sahip değildir. Zamanın durması insan için ancak bir başka şeyden çok hızlılık olarak algılanabilir. Zaman asla durmaz. Aslında daha küçük bir zaman içinde hareket ediyor oluş olabilir. Kısmen bunu başaran ateşli silahlar algımızı değiştirmemize sahip olabiliyor. İnsanlar modern silahları bulana kadar yarattığı en yüksek hızlar bile günümüze nazaran o kadar yavaştı ki algılarımız zamanın tamamen algılanabilir olduğuna bizi inandırıyordu. Hareket eden her şeyin algılanabilir hızlarda olduğunu ya da çok büyük nesneler-gök cisimleri-olabileceğini düşünmemize sebep oldu.

            Zamanın bu kavramı insanın ses hızından çok daha hızlı kurşunlarıyla mümkün oldu. Bir kurşunu görmeniz insan gözüyle imkansızdır. Kurşun tabancadan çıkınca o kadar hızlıdır ki onu daha görmeden çok çok uzaklara ulaşabilir. Bu insanın yeni bir hız ve zaman kavramıyla tanışmasına da sebep olmuş. İnsan hızla ilgili bilgisi genişledikçe ve ışıkla tanıştıkça zamana olan bakış açısı günümüz, görelilik temellerine kadar dayanmış. Günümüzde zaman algımız, antik çağın çok ötesinde. Bunun bir sebebi aslında bizim zamanı ölçebilir bir hal kazandırmamız. Zaman bütünüyle ölçülebilir hatta zamanla daha iyi ölçülebilir bir hal aldı. Zamanın bu sonsuz ölçülebilirlik alanları. Aslında geçmişte zamanla ilgili yapılan metafizik tartışmalara ve varlık ilişkisine de algısal olarak ket vurmuş oldu. “Zaman nedir?” sorusuna cevap aramak için yola çıkma gereksinimi de günümüz felsefecilerinin çok fazla işgal etmediği bir alan olarak kaldı. Çünkü soru için verilen cevaplar günümüz biliminin çoğu alana karıştırdığı verilerin altında şekil alıyor. Günümüz biliminin temeli o kadar kibirli tanımlar üzerine inşa olmuş, bu veriler öylesine fazla ilişki kurmuştur ki bunların dışında bir tanımlama gereksiz görülmeye başlanmış durumda. Varlığı ve zamanı birbiriyle ilişkili okumak gibi metafizik ya da ontolojik tartışmalarda geçmişin sayfalarında kalmış durumda.

            Benim amacım aslında bu sayfaların; geçmişin, geleceğin, şimdinin ne olduklarını anlamak. Çünkü geçmekte olan bir zaman algısıyla hareket eden zihin. Durağanlığı anlayamadığı zamanın zıttını yaratamadığı için bir diyalektik zaman tartışması yapabilmesi de mümkün olmuyor.

Comments

Popular Posts