Saman Alevi

 


Saman Alevi

            Sevgili ülkem,

Bilginlerin çağının son bulduğunu sanıyorum. Şimdi bir bilgin, bir bilge veya küstahlıkla bakan gözlerim sanma. Bakışlarım seni ürkütüp kaçırmasın. Biliyorum uzun zaman düşman kaldık seninle. Çünkü ben öğrendiklerimi aynanın karşısından izlemek için kendimi eğittiğimi sanıyordum. Okuduğum her kitap için binlerce sözlük yazmayı da bu yüzden kendime görev edinmiştim. Bu korkunç bilinç oyunlarının dışına çıkmam gerekiyordu. Bunu başarmak için de sadece okumak, okuduklarıma inanmak zorunda kalıyordum. Sessizlik beni korkutuyor.

            Sevgili ülkem, bilmediğim bir şeyler söyleyerek sana marifetli dizgeler atfetmiyorum. Seni tanıyorum. Sen, bana olağanca halinle düşman olsan da seni seviyorum. Bu sevgi diğer sevgilerime hiç benzemiyor. Tüm varlığımla dünyada bizden başkalarının olduğuna inanıyor, bunun varlığını benimsemeye ve dünya insanı olmak zorunda kaldığımı hissediyorum. Bu hissi bir kenara bırakıp seni seviyorum. Sen benim sevdiğim her şeyi taşıyorsun geçmişinde. Atatürk’ü okuyorum bu sıralar. Nutuk ilk kez orijinal metniyle zihnime giriyor. Anlamak zorunda hissediyorum. Yıllar önce yaşamış bir insanın benim çok ötemde bir görüşü olması beni ürkütüyor. Atatürk 4000 kitap okumuş 2. Sınıfta izlediğim bir film, ardından senaryosunu da okuduğum dersimiz Atatürk filminden öğrenmiştim bunu. Okumakla ilham veren büyük bir adamdı. Atatürk’ün okuduğum ilk kitabı da “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal” kitabıydı. İlk okuduğumda çok küçük olmamdan bağımsız hiçbir şey anlamamıştım. Yıllar geçti geçen günlerde bir daha okudum. Sana bir sır vereyim yine anlaşılmazlığın içinde buldum kendimi. Dilinin bu kadar ağır olması okurken zorlanmama sebep olan şey değildi bu sefer. Bu sefer cümleleri anlıyor, görüşlerini anlayamıyordum. Dilini anladığında bile bazı eserleri anlamak için üzerinde uzun zaman geçirmek gerektiğini öğrendim. Varlık ve zamanı okuma yolcuğumla aynı yolları tecrübe ederken buldum kendimi.

            Sevgili ülkem, bu mektubu yazmam kararını vermem de benzer bir anlaşılmazlıktı. Seni anlayamadığım için sana yazmaya karar verdim. Küçükken dilini bilmediğimi seziyordum. Şimdi 1000 kere okudum senden, senin dilinden. Belki anlarım diye tekrar gezdim sokaklarında. İnsanlarınla konuştum. Ben seni yine anlayamıyorum ya da sen beni anlayamıyorsun. Bir şekilde iletişemiyoruz seninle. Ben dünkü seninle uğraşırken bir gün geçmiş sen dünü unutmuş oluyorsun. Saman alevi gibisin canım ülkem.

            Canım ülkem, aslında doğduğumdan beri suyunu içmemiş seninle gülüp seninle ağlamamış olsam, depreminde fırtınanda, faili meçhullerinde, kadın cinayetlerinde, somada, gezide ne kadar çok sayılabilecek facianda senin saman alevinle tutuşmamış seninle yanmamış olsam giderdim. Giderdim…

            Seni bırakabilecek olmayı kuramıyorum kafamda. Gezi de ölenler geliyor aklıma. Ölümü ben ilk 2015 yılında tattım. Hiçi kimse ölmez sanıyordum o zamana kadar. Haberlerde gördüğüm ölümleri anlayamıyordum. Hangi ülkenin bu kadar şehidi var? Bizim suçumuz ne? Amacı belli olan düşmanlıklar kurmaktan çıkarımız ne?

            Sana veda edemiyorum. Benim canım çavdar tarlam. Her kıvılcıma alev almadığın yarınlarda görüşmek dileğiyle.

Comments

Popular Posts