Veganizm

 


Veganizm

            Bu yazıyı yazmak için uzun zamandır -felsefi bir hazırlığın gerekliliğiyle- çalışıyorum. Tabii süreçlerin insanı kalemle veya dille oluşturacakları bir anlatıya itmesine de sık sık şahit oluyorum. Kimlik olarak kabul etmediğim, bunu kanıtlamak için farklı şekillerde tanımladığım bir yolculuk olarak veganlık; insan üzerine yazdığım son yazımda girdiğim yolun bir sonucu oldu. Çoğu zaman insanın kutsal olduğu düşüncesine kapılmış biri olabilirsiniz. Belki de hala bu görüştensiniz. Sonucunu bilmediğiniz bir yolculuğun adımlarını izleyeceksiniz bu satırlarda. Bu yazı diğer fa-kültürel alt felsefi yinelemeler gibi tekrar değil. Benim hayat yolcuğumun içinde veganlık kavramının zaman içerisinde nasıl evrim geçirdiğini ve bugünkü konumunu gelme sürecini anlatan bir özet olacak.

            Devrim I: İnsan

            Ben 2023 yılını da yarıladığımız bu dönemden hemen öncelerinde birkaç yıllık zaman dilimini çevirdiğinizde şu anki benliğin dışında bambaşka bir ben olarak yazmaya başlamıştım. O zamana kadar da yazıyordum. Ancak yazmanın profesyonelleşebileceğinin de farkında değildim. Şimdilerde, yazdıklarımın bir anlam ifade etmesini istediğim için her yazdığım yazının kendime açıklayıcı ve bugünkü beni anlatan yanları olmasını bilinçli bir tercih olarak kullanıyorum.      

            İnsan üzerine düşünmek, Zerdüşt ile başladı. Aslında üst insandı, Zerdüşt. Bazı insanların alçak, bazılarının üstün olduğu fikrini kabul etmek benim için mümkün değildi. Sonradan insanların doğduğu andan sonra da bir kısa bilinçsel evrim süreci geçirdiklerini aslında bir alçaklık değil değer ilişkisi olduğunu anladım. Önümdeki tablo beni korkutuyordu. Çünkü başka bir insan sadece okuyarak benden üstün olabilir, ya da olmuş olabilirdi. Okuma anlayışımı tamamen değiştiren bir aydınlanma olarak Böyle Buyurdu Zerdüşt’ün 196. sayfasında tek cümleye yenildim.

            “Budur-işte şimdi benim yolum-sizinki nerede?”

            Oldukça vurucu satırlarda insan olan benim kendi yolum, diyebileceğim bir şey bulamadığımla yüzleşmeme sebep oldu. Nereden geliyor bunca insanı bilgi? Öğrenmenin bilmenin değersizliğiyle bir sonraki kitapla -Devlet-tanıştım. İnsan olarak bilmek ne gariptir ki mümkün değildi. Peki ben günde 10 saat ne okuyordum. Bunun bir cevabı olmalıydı. Henüz gelişimini tamamlayamayan zihnim buna hurafeden cevaplar bulmuş ama erken gelişmiş zihnim henüz temkinli adımlarla yaklaşıyordu. Cevaplardan her zaman korkmam gerektiğini bu sularda öğrendim. Önüme çıkan ilk sorun 18 yaşına henüz girmiş felsefi metinler-kaynak metinler- ile henüz yeni yeni tanışmaya başlamış bir çocuk olarak kitaplardan sonra buhran yaşamam normaldi. Buradaki ikinci aydınlanma Marx ile olacaktı. Sol görüşle ilgili yüzlerce makale okumuştum ama Marx dilinden henüz bir eser okumamış ve solun görüşlerinde daha çıplak ayakla su üstünde yürümeye çalışan bir çocuk gibi çırpınıyordum. Komünist Manifesto sonrası bu yollarda çok kişinin ayaklarının kesildiğini gördüm, sıradaki durak Kapitaldi. Kapital aslında sol için ya da sosyalist argüman sunabilmek için bir kutsal kitap olması hasebiyle tamamen karşısında durduğum bir pozisyondaydı. Bunun şu an da değişmemiş olması beni sevindiriyor. Ben bir görüşten ve geçmişten çağrı yapan fikir akımlarının tamamen karşısındaydım. 2023 yılında hayatı boyunca telefonu tanımamış insanların görüşleri de doğru olamazdı. Hayatı boyunca yüzlerce kişi ile etkileşime girebilen bir nesil milyonlarca insanla aynı yerde var olabilme yetisi kazanmış bu da bize eskiyi gömmek gerekliliğini doğurmuştu. O halde son büyük durağa adım atmak gerekliydi. Bu yolculuk öncesinde dinle ilgili o kadar çok şey okumuş ailem ve geleneksel kültür sayesinde içinde bulunduğum merakla dinle ilgili her şeyden haberdar olacak kadar temel düzey bir bilgi haznesi yaratmıştım. Son durak balyozu elime alıp hazneyi kırmak olacaktı.

            Neden inançlarla kavga ediyorum? Çünkü tüm bu inançlar sorgulanabilir olmalıydı. Son durak hızla geçiyor kitaplar sanki bir lavın üzerine atılmışçasına zihnimde eriyorlar, suda katılaşmayı bekleyen bir kor yaratıyorlardı. Tanrı Ölmüştü. İki at silüetinde Tanrı nur içinde yatsındı. Birincisi, Suç ve Cezada; ikincisi, Nietzsche’de karşılaşmış ve ezilenler ve ezenler fikri ideolojisinden de sıyrılıp kendimi bulmuştum.

Devrim II: Yükseliş

            Bu zamana kadar yazdıklarımdan daha ve daha yolcuğu tüm okumaların bir sonucu oldu. Bir şey düşünme zorunluluğu çekmeden yaşayabiliyordum. Eskiden en ufak şeye sinirlenen kavga eden bağıran kavgacı biriyken artık istesem de kavga edemez hale geldim. Kavga etmemi engelleyen beni sinir olmaktan alıkoyan beynimin içinde yanan volkandı. Bir bilme süreciydi konuşmak, okumak ve yazmak. Bilmeye çalışıyordum, kendimi.

            İki sene süren beş yüzden fazla kitabı içine alan bu süreç bir oyuna; oyunun sonucunda yeni bir benin ayaklanmasına ve yönetimi ele geçirmesine sebep oldu. Anatole France ikinci ayak yaşanmış; Tanrılar Susamışlardı.

                        “-Kahrolsun Mara”

            Zamanın çılgın ayakları üstünde yükselecek yeni bir kişilik tüm fazlalıklardan sıyrılmış yalnızca hayat için aydınlanmıştı. Yolum tekrar eski bir bilgeye daha 3. Sınıfta kim bu ya diyerek rastladığım o satırlara döndü hayatımda 3 kez aynı satırlara rastlamıştım. Hermann Hesse ilk kez 3. Sınıfta karşıma çıkmış anlaşılmaz sözler söylemişti. İkincisi liseye başladığım yıl oldu aydınlanmanın ilk ayak sesleriydi. 3. Çıkışı iki gün önce oldu Siddhartha çok şey söyledi. Şimdi başka bir yolculuk başladı hayatımda.

            Veganlığı konu alacak bu yazı benim hayat sürecimin bir kısmı hakkında bir şeyler söylediğim bir yazı oldu. Tüm bu yolculuklar aslında bana neden vegan olduğumu anlatıyor. Siz okuyucular içinse nedeni değil süreci gösteriyor. Bugün verdiğim bu kararın aslında nedenlerini kendime anlattığım bir yazı oldu. Bir hayvan sevgisinden ileri gelmiyor benim tutumum. Hayvanları sevmek, bu sebeple de onlar ölmesin görüşünün de bir anlamda güçlü bir sebep olabileceğini düşünüyorum. Ancak benim kavgam hayvanlara duyduğum sevgi sonucu olan radikal bir değişim değildi. Ben insanın, canlının, hayatın sahip olunan bu değerin ezilmişliğine karşıyım. Benim için vegan tutum, yalnızca bir beslenme felsefesi olmaktan çıktığı anda benimseyebileceğim bir fikir halini aldı. Bu ezilenler ve ezenlerin savaşıydı. Benim savaşım da ezmeyi ve ezilmeyi miras almış tüm ruhlar için yazmak olacaktı. Satırların neler anlattığını bilmiyorum. Geriye dönüp yazdıklarımı okumak düzeltmek istemiyorum. Yazdıklarım ilk nasıl soğuduysa korundan üzerine çekiçler inmeden, o halde kalsın işitiyorum. Bunu okuyan kutsal ruhlardan da yalnızca şunu bekliyorum. Bir canlı türünün ezilmesini izlemek, ya da izlemediği için yalnızca buna karşı çıkmamak; saf aklın eleştirisidir sadece. Aklı eleştirmeyi de doğru bulurum. Ancak bir canlıyı öldürme gücünün ilkelliğini anlamış değil misiniz? Bir canlının zarar görmesini izlemek canınızı yakmıyor olabilir. Dini inançlarınız gereği bu sömürü düzeninin ilahi ve gerekli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ancak sadece ilk adımı atmanıza kadar sürecek. Günü gelip uçsuz kuyuya düştüğünüzde; en kutsal, en güzel şeyin yaşamak olduğunu bileceksiniz. Bu yaşam canlılığın bir süreç halinde tarihini oluşturacak. Sizlerden geriye sömürmek ya da sömürülmek miras kalacak yalnızca…

 

Comments

Popular Posts