Çakıl Taşı



Çakıl Taşı

Çakıl taşlarını sever misiniz? Kumsalda, küçük bir çayın dibinde elinize aldığınız taşları suyun derinliklerine fırlatmak; belki birkaç kez suyun yüzey gerilimini yenecek kadar kinetik enerjiye sahip olmalarına sevinerek… Elimize geçirdiğimiz ne varsa çakıl taşları gibi fırlatmak istiyoruz. Kırmak ve yok etmek; bizi deneye iten itkiye sebep oluyor. Merak, tüm taşları suyun dibine atana, kadar bitmiyor. Sonra modern oluyoruz. Modern insanın çakıl taşı yok. Denizi yok, suya ancak çeşmelerden dokunabiliyor. Yaşamın bir anlamı varsa o da gelişmek diyor. Gelişimin sokaklardan çok uzakta yaşadığını bilmiyor. İnsan büyük büyük binalarını ve teknolojinin peşinden koşmasını gelişim sayıyor. Kendini bir ekranın önünde zincirlerle bağlıyor. Sonunda bu ekran hayatı oluyor. Güzellik cisimlerin içkin bir özelliği midir? Bir cisim varlığı gereği oluşturduğu simetriyle diğer cisimlerden üstün müdür. İnsan ne haliyle güzeldir? Şekillere anlam veren bizler, gün sonunda bir çakıl taşından, bir kediden, gökten… güzel olmadığımız her sınırlı canlının altında eziliyoruz. Güzelliğin merkezde olduğu bir toplum olmamaktan haz alıyorum. 

Nedir güzel, belki de güzellik anlayışımız farklıdır sadece. Bir başkasının, bir Avrupalının gözünden bakabilsek sokaklarımıza, bize çirkin gelen bu düzensizlik ve kuralsızlık, kurala ve düzene alışmış ve onsan sıkılmış birine güzellik gibi görünür. Ezbere güzelliklerin ve kuralcılığın tornistanı olan okullarımızda güzeli öğrendik. Güzelin ne olduğunu bilsek de güzeli yaratma konusunda kafamız hayli karışık. Sözlerimize başlarken hangi kelime, daha güzel olur diye düşünmüyoruz artık. Kantitatif metotlar benimsedik kendimize. Bunların dışına çıkmamıza da gerek yok güzel olan her şey birkaç dizenin arasında bulunuyor.


“Hiçbir insan yok ki deniz gören

Hiçbir insan yok ki deniz çizen

Denizler insanlardan çok uzakta

Deniz olmaya çabalıyorlar yalnıza”


Ben dünyanın en yalnız insanıyım. Bu yalnızlık kelimesini tanımlayışımdan kaynaklı. Kaç kişi sınırıdır yalnızlığın? Mesela bir kişi ile yüz kişi; kaç kişi yalnız olmaktan alıkoyar bizi. Biz keşfetmek için yola çıktık. Ne keşfedebildik ne de keşfedecek bir şey bulduk. Sonunda yalnızca biz kaldık. Kendimizi keşfe koyulduk.


“İnsanın perdesi zihnin köşelerindedir.

Okur, okur da perdelerden arınır.”


Comments

  1. Okuması çok zevkli bir yazı olmuş, tebrikler🌷

    ReplyDelete
  2. Okuduktan sonra bir süre düşüncelere daldım. Yalnızlığın sınırsız olabildiği bu kalabalıklara şükretmek gerek diye düşünüyorum. Harika bir yazı, teşekkürler.☘️

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yalnızlığın her halinde bir boşluk var bence.

      Delete

Post a Comment

Popular Posts