Asuman


 

Asuman

“İnsanların düşmanlara da ihtiyacı vardır. (Dostlarının değerini bilmek için.)”

Bir hikaye yazacak olsam başrolünde benim olacağım, çok sıkıcı olurdu. Bir çatışma eksik kalır hikayeliğe erişemeden anılar vadisinde kalırdı. Şimdi düşününce yaşadığım hayatın bu denli dolu olması, zaman tünelinden geçmiş gibi, kendini öylece bırakması ne büyük komedi değil mi?

Hadi bir hikayeye tanıklık edelim sizlerle. Bir adam olsun, birini sevsin ve bir veda, kalsın kursağında. Adam, vedasına şiir desin;

Asuman,

Sen beni hiç tanımadın, Asuman. Gerçekleri sana söylemekten korktuğum için ben de sana kendimi tanıtamadım. Senin iyiliğin için diye kendimi kandırdım, yanındayken. Bir yalan söylüyordum kendime. Asuman, seninle bir ormanda yürümüştük, hatırladın mı? Ben o ormandaki sincaplarla bile oturup seni konuştum senden sonra. Gittiğin gün, sensizliği henüz tatmamış olduğumdan, ne kadar acı çekeceğimden habersiz, özgür bıraktım seni. Eğer seninle geçen zamanları, sensizlikle anlayabilmiş olsam, bırakmazdım. Biliyorsun sen de. Bu benlik değil, Asuman. Ben seni bırakırdım bir kuş gibi uçmanı isterdim. Asuman, seni tanıdığım ilk anda sadece sevilmek istediğini anlamış sen izin vermeden, senden korkarak sevmiştim seni. Ben ne kadar reddetsem de sana aşık olmayı başarmıştım. Sonra, ikimiz arasında anlamsız bir savaş başladı. Ne zaman başladığını bile not alamadım. Tarihimizi yazmıştım, oysa ki. Daha önce adımlarımı ölçmezdim. Seninle tanışınca kaç oktan çekiyor diye düşünür oldum sözlerim. Narin bir elmastın. Dışardan bakanlar seni, kırılacak sanırdı. Oysa senden daha sert, senden daha güçlü bir şey yoktu bildiklerimiz arasında. Seni tanırken, ilk başta sever gibi yapmıştım biliyor musun, Asuman? Kendimi inandırmak istedim seni sevdiğime, rol yaptım. Sonra bir gün geldi. Sabah uyandım, sen. Gece uykuya dalacağım, sen. Adını birilerine söylerken bile heyecanlanır oldum. Asuman, sen beni hiç tanımadın. Oysa tanısaydın en çok sen sevecektin beni. Ama ben sevilmeyi iyi bilirken, sevmeyi iyi bilmediğimden doğru sevemedim seni. Beni hayatta hep sevmediklerim seviyordu zaten. Benimle olmanı, olabilmeni çok istiyordum. Yanıma geldiğinde ise herkese yaptığım gibi konuşmaları yönetemiyordum. Kimseyle olmadığım kadar sessizleşiyordum. Sonra da üzerinden henüz az bir zaman geçmişken seninle adım attığım yolu geri yürümeye başladım. Geri yürürken yolu yaktım. Bir daha geri dönememek istedim. Çünkü Asuman, ben seni sevmeyi sevemedim. Kendimi ait hissettiğim bir yer olmadı benim. Ait olduğum yer, tekrarlarken sana bu yazdıklarımı içimden küçük bir an canlandı gözümde. Bir yağmurlu günde, senle kırmızı bir çiçek olmuştuk herkesin alelade sandığı bir taşın üzerinde. Yağmur tenimizi ıslatmış ama biz umursamaz olmuştuk. Ben seninle geçen anıları sadece anımsamıyorum, Asuman. Bazen tanıdık sokaklar rast geliyor. Ben de onlarda bir duruyorum. Sadece kokluyorum havayı, hava sen kokuyor Asuman.

Yıllar geçecek ve anımsamayı bırakacaksın sanıyorsun. Asuman, ben seni unutamayacağım. son zamanlarda, zamanın gerçekten geçtiğini hissediyorum. Zaman geçiyor. Öleceğim bir gün. öldüğüm gün, Asumanı hatırlayacağım. Sevgili Asuman, vedalaşmayı hiç sevmediğimi bilirsin. O yüzden sana veda etmek arzumu sana ulaşmayacak bir mektuba layık gördüm. Seni sevdim Asuman. Seni, hayatta kimseyi sevemeyen bir adamın kalbiyle sevdim. Öyle mutlu oldum. Öyle senindim.

Asuman,

Şimdi veda etmem gerek. Hayatın bir zamanında gül yapraklarıyla beraber benimle kuruduğun için bir kitabın arasında teşekkür ederim.

Asumanı sevmiş bir adam, hayal. Aslında böyle bir asuman hiç olmadı. Kimse, kimseyi Asuman kadar sevemedi. Veda hiç edilmedi. Onlar hala mutlular, bir evrende.

Yorumlar

Popüler Yayınlar