Gerçekler
Bir savaşı kazanmak için koşullar vardır. Yaşamak da savaş niteliği taşıdığından, sadece yaşamak başka hiçbir şey yapmadan koşullara boyun eğer. Koşulların önünde insanlar durur. İnsanlar olmasa mı ölmek isteyecektik? Yoksa insanlar varlıklarıyla mı yaratıyorlar bu huzursuzluğu? Gerçek bir kimlik ararken, perdenin arkasındaki adamla konuşma şansı bulma arzusuyla doluyor içim. Bütün arzumuz, bu yaşamın gerçek anlamını bulmak. Bilmek istiyoruz, kimin için; kimin arzusuyla fırladık bu dünyaya. Buna bir yaratıcı desem ve beni bir yaratıcının yarattığına inansam bunu ne engelleyebilir? Sorularım, soruldukça içgüdüsel olmaktan çıkıyorlar. Gecenin bir vaktinde bir çaba bu. Beni hiç ilgilendirmediğini, yaşadığım hayatta anlamlı olan hiçbir şey olmadığını kavramam bu kalabalıklardan ve anlamsızlıktan arınmam gerekiyor. Geçmişin izinde ilerleyebilirim kendimce. Yine de uykumu iyi almadım.
Uyanıp insanlığa zarar vermekten korkuyorum.
”Gözlerime bir perde indi,
gök yarıldı güneş görünmüyor.”
Doğrularla savaşmak istiyorum. Doğrularla neden savaşır bir insan? Ya doğru bildiklerim bir yalancının kitabından çıktıysa. İnanmamak üzerine kurduğum, ancak terazimin baştan hatalı olduğu bir sistemde yanlış tarttığım her şeyin neticesinde, benim de körlüğümün farkında olmadığım yaşamak mümkün değil mi?
”Cin çıkar adamların arasında
Kadı eline alır çıkarır cini”
Son safasında hayatın kendime yalan söylemeye başlıyorum. Aslında bu yalan öyle bir gerçekliğe, yalana inandırıyor ki beni, farkında olmadan bu rüyadan uyanamayacağımın bile farkında olamıyorum. Son zamanlarda yaşımı unutuyorum. Metronun koltuğunda kendi silüetimle savaşıyor. Neden uyandın bu saatte? Yaşamak için diyor bana. Buna yaşamak denirse.
”Kaçır aslanları elinden
Avcı sensin.
Av olduğuna inandırılmış.”
Üç gün önce hikayelerin birinde bir cinayete rastladım. Adam bir kadının gözünde kahraman bir katil gördü, katil oldu. Sırf bir bakış için. Bir başkasının gözünde yaşıyoruz hayatı, gün bitiminde seviştiğimiz bu soğuk yaşam zevk vermiyor artık bize. Buz kesiyor uzuvlarımız. Hissedemiyoruz, yaşamayı.
”Av,
Avcının gördüğüdür.
Avcı,
Avın aynasıdır. ”
Çıkar ellerini ve teslim ol dediğinde şefkatle, annesini dinler gibi dinler mi hayatı? Zorunluluk duymasa, pişman olmayacağını bilse yine de sevap işler mi insan. Eskiden, kuşlar da uçarmış. Şimdi, hızla evrim geçiriyor yaşam. Kuşlar uçmayı unuturken, insanlar öğrendi uçmayı.
”İnciler var iki koca dağın vadisinde
Bir kuşun ayağına bağla kendini
İncilere bulan git uzak vadilere”
Hikayeler anlam kazanıyor odalarda. Bir küçücük oda olsaydı yaşamım, binlerce hayata eşlik etmemiş olsam herkese inanırdım. Şimdi bunca yazdıklarımla, anladığım kadarıyla insan anamaya çalışan insan, azıcık; ürpermeyi bekliyor, yalnız.
Comments
Post a Comment