Sokağını Aydınlat
Sokağını Aydınlat
Bunu yazmalıydım. Gecenin bir saati günün bütün yorgunluğuna rağmen resmetme yeteneğim birazcık olsun kaldıysa kelimelerimde bu şehrin lağımları için elimi zihnimin tuvalinde bir getto rengi bulmalıyım. Her gün adımlarımızla arşınladığımız yollarda, bir insanın varlığını nitelediği para uğruna kokuşmuş bir lağım faresi gibi yürüyorlar. Bizler onları görmüyoruz. Bazen sarı saçlı bir kız çocuğu bazen de küçücük elleriyle bir oğlan çocuğu… Aramızdan yürüyüp geçen fareleri görmezden gelip en hızlı şekilde dürt duvarın arasına atmaya çalışıyoruz kendimizi. İnsanların bir saniyelik yavaşlamaları damarlarımızdaki kanın akışını öyle hızlandırıyor ki unutuyoruz ne yaptığımızı. Adını bilmiyoruz o insanların. O insanlar ellerinde rast gelmiş bir enstrümanla iki koltuk arasında onlara bakmadığından emin oldukları bu kalabalığa bakarak sadece parayı düşünerek yürüyorlar. Sonrasında ne oluyor. İnsanların bazıları melodinin ahengine değil kirli ellerin, çıplak ayakların kalplerinde açtığı sızıya mâni olmak için ceplerindeki anlamsız paraları kâğıt bardağın içine bırakıyor. Sonrasında kendi mastürbasyonlarının ereksiyonunu yaşamış oluyorlar.
Hayat devam ediyor. Bir riftin içinde debelenen insanlar kör olmadıklarını sanıyorlar. Görmek, insanın yetilerinden birini kaybetmesi değil. Körlük insanın gördükleri, gözüne düşen ışığın artık bir anlama gelmemesi demek. Körlüğünü esirgemek için sokaklardan bir şekilde bu sözleri yazmalıydım. Bugünü bir masal deyip yoluma devam edebilirdim. Benim hayalim bilim insanı olmak sanıyordum. Bilim yapmak istediğimi sanırken, şimdi kendimi anlamlı bir iş yapmak isteyen, bir sorunlar çuvalına yaratıcı çözümler bulan o insan olmak istiyorum. Bilim, gözümü kör etti. Sokakta geçen çıplak ayaklı bir kız yanımdan geçerken kokusundan o kadar midem bulandı ki…
Nasıl olabilir bu! 5 yaşında bir kız hayalleri ve masumluğuyla var olması gerekirken sistemin onu bir lağım faresi yapması, sonrasında benim züppe burnumun onun kokusundan midesinin bulanması, ne anlama geliyor bütün bunlar? Bugün bu sözleri yazmasam, ölüm anımda bile bir anlamı olduğunu sanırdım yazabilme yeteneğimin. Şimdi farkındayım. Yazdıklarımın anlamsız şeyler olduğunu biliyorum. Sizlere bir şey gösterme niyetinde değilim. Ben her gün aynı yoldan eve giden ellerinde bir insanın bir yıllık yemek parasından daha değerli olan telefonlarıyla kendilerini hayattan soyutlayan bir kalabalık görüyorum. Bizlerin bir kaçış yeri var. Kimimiz telefonuna, kimimiz bilgisayarına ve hatta bazılarımız kitaplarına kaçıyor. Metroda kitap okurken kimsenin kimseyi umursamadığını fark ettiğimde, garip düşünceler sallanıyor. Yolda yürürken kendimle konuşuyorum mesela. Kimse duymuyor beni. Kimsenin duymadığı biri gibi davranmak istemiyorum haliyle. Ben kendiyle bu kadar hararetli konuşan birine şahit olsam uzun uzun izlerdim onu.
Bu gece kendimi öldürmek istiyorum. Kokuşmak istiyorum. Bu ülkenin, bu şehrin, bu sistemin ve bu sistemin insanlarının cesetleri benim cesedimden önce kokacak
Comments
Post a Comment