Sosyal Meydan
Sosyal Meydan
İşlevsel olarak dilin yaratılışın temel amacı karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini anlamak değildir. İnsan dili temelde kendi düşünce sistemine uydurma çabasındadır. Temelinde düşünme olan bir yolda insan, önce anlamanın bir yolunu bulmayı amaçlamıştır. Sonrasında düşünmek için yeni yollar bulmak için doğrudan dili kullanır. Sesler insanların duygusal ve düşünsel olarak zihnini geliştirmesi sonucu artmıştır. Herhangi bir kelime daha önce insanların ne anlama geldiğini bile bilmedikleri yeni bir anlam yaratmak için bir araya gelirler. Türkçe bunun için en önemli örnektir. Diyelim ki bir kelimenin bir anlama gelmesi için zorunluluk yaratıyoruz. Bunun adına da dil kurumu diyoruz. Benim için dillerin korunması çok olanaklı değil. Bence temel sorun dilin çökmesinden şikâyet eden biri için; bu sorun iyi anlaşılmalı. Temel sorun, insanların daha az anlaşılmaya çalışması ve bununla birlikte daha az anlama çalışması. Karşınızdaki insana düşüncelerini anlatırken okuduğu eserler üzerinden kurduğu o dünyaya saldırabilirsiniz; okuduğunuz şeyler kapışabilir. Ancak bu tartışmaya üçüncü bir hakem atamanın ötesine geçmez. Temel amaç kesinlikle bu olmamalıdır. Temel amacımız; insanların düşüncelerini ister karşı çıkmaz isterse de tam olarak destek çıkmak için olsun; zihinde tekrar yaratmak. Bu yeniden yaratma sürecinin temelinde o düşüncesinin sahibi olduğunuzu düşünüp kendinize bu düşünceyi savunmanızı gerektirir. Bir düşünceyi bir başka kişinin üzerinden değerlendirmek, her zaman o kişinin de etkisiyle önyargıların pençesinde olacaktır. Muzaffer bir değerlendirme yapma niyetinde iseniz, önce o düşünceyi bünyenize almalısınız. Zihin düşünce aleminde uyumsuz düşüncelerle daha ilk anda savaşmaya başlayacak ve bir çözüm bulacaktır. Neticesine düşünceyi sindirmek için onu önce iyice çiğnemek sonra zihne kabul etmek gerekir.
Buradaki temel eleştiri, zihnin zehirlenebileceği üzerinedir. Ancak benim temel argümanım bir benzeşim üzerine kurulu olsa da zihnin zehirlenmeyen bir tüketim organı olduğu düşünüyorum. Kendi zihnimi devasa bir kütüphaneye benzetiyorum. Zihnimiz zamanla şekillenecektir. Bunların yerini alacak yeni düşüncelerimiz özünde kendisini tanıtmak için hazırlık yapmaktadır. Bugün okuduğumuz kitaplar, tükettiğimiz düşünceler ancak ve ancak uzun bir zaman aşımının ardından zihinde meyve vermeye başlayacaklardır. İnsanın anlam arayışı ucuz bir oyunculuk bahanesi değildir sadece. Anlamla bu kadar kavga etmesinin temelinde anlaşılmak yatar. Bizler diğer insanların zihninde yaşadığımızı da hayal ederiz sadece. Uzun bir kuyu olan zihnin katmanlarından derinlere inebilmek için de başta da söylediğimiz, anlam yaratma yetilerinin en muvaffak olanı olan dil devreye girer.
Sosyal medyanın en büyük zararı da artık anlamının ne olduğunu bile bilmediğimiz ancak bir koyun psikolojisi ile peşine takıldığımız anlamsız cümleler yaratması. Bunun en kötü hali de gerçekten bir anlama geldiğini bildiğimiz, derin bir düşünme sisteminin temelinde yatan sözlerin, ucuz alıntılar haline gelmesi. Elinize aldığınız nesnenin temizliği sizi bu kadar ilgilendirirken, tükettiğiniz anlamın hiçbir şekilde alakadar olmadığınız, kelimeler dizgesine dönüşmesi acaba daha ne kadar ileri gidecek?
Çok doğru bir tespit. Özellikle sosyal mecralarda yozlaşmış bir dil kullanımı mevcut ne yazık ki.
ReplyDeleteDilin teması, elbette yozlaşmış olabilir. Ancak sorun insanların meydanlarda da aynı dili kullanmaları.
Delete