DAMLA : 1.BÖLÜM

                                                                

                                                                                          1.BÖLÜM : DAMLA  

                                 


         Arkamdan bir kuvvetin beni hışımla karanlık ve küf kokulu mezarı andıran yere ittiğini hissettim. Zihnime çullanan tüm yaşantım, küf kokusuyla bulanmış anılarım kalın bir ses ile aralandı. Sanırım bu zebaninin sesi ölmüş olmalıyım ölmek böyle bir şey ve cehennem böyle bir yer ise şanslı sayılırdım değil mi ? Zebani beni mezarıma atıp demir parmaklıkları üzerime kapattı. insan böyle bir duruma nasıl düşer diye düşünüyordum o anlarda. Hapis , ölümle eşleşmiş bir durumdu benim için öleceğimi düşünüyordum bu hücrenin içinde yaşayamazdım. Tüm hayatını hizmetçilerin ve uşakların arasında geçirmiş biri , nasıl böyle bir lağım çukurunda yaşayabilir diye kendi kendime soruyordum. Ben bu hale nasıl geldim ?

       Bu lağım ve küf kokusunun karışmış olduğu mezarda geçen saatlerin ardından, haydi ama cezam bitmiş olmalı baksanıza 10 yıldır buradayım diyordum bağıra bağıra. Gerçekten kaç saat olmuştu; ne kadar süre geçtiğini merak etmeye başladım. Şuan bir saate bakabilmek için her şeyimi feda etmeye hazırdım. Bu iğrenç mezarda ışık giren en ufak bir pencere yoktu. Zamanı bilmeliydim, insan zaman olmadan nasıl yaşardı ki ?

        Delirmeme ramak kalmışken su akıtan duvardan damlayan suyu fark ettim. Suyun çıkardığı ses  zihnim için zaman oldu her bir damla saniye . Zaman benim için bir damlaydı artık. Tarihte yapılan en eski icatlardan biri değil miydi saat ? Fark ettim ki ; tanrı ay ve güneşi yine bunun için bahşetmiş insana. İnsan zamana hükmetmeden yaşayamazmış. Zaman insan zihni için o kadar önemliymiş ki , mezarımsı bu kokuşmuş yerde fareler sürekli bir yerlerimi tırmalarken, zihnim koca bir soruyla savaşıyordu ne kadar zaman geçti ? Gerçekten doğruymuş sayılı gün çabuk geçer. Sayamadığım her gün ve saniye cehennem olacaktı. Karnım ölüme ramak kala açlığındayken bile, aklımdan çıkaramadığım saymayı bırakamadığım su damlaları benim için zamandı. Ne kadar çabuk gelmişti on bininci damla, ne kadar hızlı geçmişti zaman değil mi? Beni yaşatacak su damlalarım vardı artık. Peki ya uyku, uykumda nasıl sayarım damlaları? Uyu mamalıyım diye düşündüm uyursam zamanı nasıl anlardım.

          Zihnim bir yandan damlaları sayarken, diğer yandan hatırladığım en eski anıyı düşünüyordum.Küçük bir çocukken konağın bahçesinde tek başıma oturduğum o devasa elma ağacını hayal ettim. Küçük çocuklar neden sever ağaçları? Dallarından birine uzun bir ip ile kurulmuş salıncakta geçen zamanı hayal ettim . Ben o ağacı neden bu kadar seviyordum ? Sanırım karşılıksız var olduğu için seviyordum. Etrafımda pervane olan onca hizmetçi yerine daha gerçek geliyordu bana o ağaç. Gerçeklikten kopmayı sevdiğini düşündüğümüz çocuklar belki bizden daha fazla sever gerçeği. Bir çocuk için gerçek nedir ? Bir ağaç , salıncak , hayal gücü de gerçektir çocuk için. Peki ya biz yetişkinler en son ne zaman gerçek diyebildik sahip olduğumuz binlerce gerçekliğimize ? Bizim sahip olduğumuz şeylerin hepsi hayal değil mi ? Başarılarımızı hayal ediyoruz. Mutlu bir yuva hayal ediyoruz . Hayatımızda var olduğunu söylediğimiz her şeyimiz yine hayallerimiz . Biriyle tanıştığımızda hep hayallerimizden bahsederiz oysa hayal aleminde yaşadığını söylediğimiz çocuklar belki ağacını oyuncağını gösterir. Hayal kuran büyüyenlerdir, Çocukların hayalleri bile gerçektir.

        Bu sabah tutuklandığımı anı düşünüyordum. Ne kadar çok hayalim vardı değil mi ? Mutlu bir aile, üç çocuk ,güzel bir eş ve huzurlu bir ölüm. Şimdi bu mezardayım. Buraya neden mezar dediğimi şimdi anladınız mı ? Ölüm budur senin yaşamak için kurduğun binlerce hayalini bir nefes gibi karanlık ve küflü bir çukura hapseder. Ölümden ne farkı kaldı hapis yatmanın . Ben çocuk değilim ama keşke olsam artık bir ağacım yok. Bir salıncakta özgür hissedemem artık. Çoğumuz büyüdükçe bir şeyler kazandığını zanneder. Halbuki insan büyüdükçe kendi olanları feda ederek satın alır hayallerini. Gençliği feda eder ve zenginliğini satın alır . Zamanını feda ederek kazanır parayı ve öldüğünde ne kadar ucuza sattığını fark eder yine aynı zamanını . Şu an bir mezardayım artık hayallerim yok bu sabah bu mezara bir zebani tarafından atılmadan önce sahip olduğum hiçbir şeye artık sahip değilim. Ben ölü bir ruhun bedeniyim.

                                                                 100 000. Damla

      Kapının altındaki delikten biraz küflü pilav ve bir tas su attı içeri zebani ben yerdeki küflü pilavı iştahla yerken zihnim damlaları saymaya ve zamanın efendisinin belkide benim için delirmeme ramak kala yolladığı bu damlalar durmaması için yalvarıyordum tanrıya sonsuza kadar sürecek bir acıyı kaldıramazdım çünkü. Zamanı ölçe biliyordum aklım hep damlalar daydı bir tanesini bile kaçırırsam ne olur diye düşünüyordum. Yaşamak için zaman gerek saatin ne kadar büyük bir icat olduğunu anladım zihnim saatsiz yaşayamayacağımı öğrenmişti.

        Yemek insan zihni için büyük bir kırbaçtı vücuduma giren yemekle beraber gözlerim artık karanlığına alıştığım mezarımın karanlığında su damlalarının sadece sesini değil görüntüsünü de görmeme izin verdi artık görüyordum işte zaman buydu. Saniye buydu zamana hükmetmek her şeye hükmetmek demekti .....
                                                                                                                                                                                                                                                                                                  DEVAM EDECEK...


Yorumlar

Popüler Yayınlar