KAYIP 2.BÖLÜM : BAĞIRIŞ

                                                     

                                                                BAĞIRIŞ     

                 




 


   Gecenin soğukluğu kendini sabahın nemli havasına bırakırken, kendimi psikiyatri kliniğinin önünde buldum. Kuşun yokluğunda zaman daha hızlı geçiyor. Belki geçmiyor. Ben anlarda sıkışıp kalıyorum. Unutmalıyım, aklımda ucube bir kargaşa var. Unutmalıyım öyle değil mi kuş? Unutmalıyım. Söyle onlara sen bilirsin onların dilini ben artık onlarca konuşamıyorum kuş. Söyle onlara beni anlamıyorlar. Beni artık sevmiyorlar. Sevginin ne demek olduğunu  unutmuşlar.  Söyle onlara kuş; ölüm olduğunu söyle. Vazgeçmeden bunu hatırlamaları gerektiğini söyle onlara .

Sevgisini sonsuza dek yaşatacak insanların gerektiğini söyle. Etrafımın ne kadar boş olduğunu, kimsesiz olduğumu anladım kuş  artık. Yaklaşıyoruz artık gelmelisin beni duyduğunu biliyorum. Sözlerimi iletmelisin beni duymalılar kuş. Oradasın biliyorum görün göster kendini.Gidip söyle onlara ama  İnsanların ne kadar bencil olduğunu söylediğimi söyleme olur mu ? Onlar beni aralarına almazlar sonra. Kim bilir bir gün beni de sevebilirler belki ? Düşündükçe istemiyorum ki sevmelerini kuş bir yandan deli gibi sevilmek, öte yandan kimse bana dokunmasın istiyorum . İsteklerimi onlar seçiyor kuş. Ezberlenmiş öyküleri seviyorum ben. Düşünsene kuş nerde olduğumu bilmiyorum. Kim olduğumdan emin değilim. İnsanlar beni sevsin istiyorum. Sonra aklıma geliyor, hep sevdiklerini üzüyorlar. seni seviyorum demeleri için hep onun sevdiği gibi olmanı bekliyorlar. Kimse seni sevmiyor kuş, çünkü kimse kendini sevmiyor. Herkes mükemmel olmaya yemin etmiş. Hata yapan saklanıyor bir çalı ardına, hatalarını izliyor. Ufak bir hatanı yakaladı mı, yüzüne çalıyor büyük bir zevk gülüşü takınarak. Kendi hatası silinmiş gibi hissediyordur belki kuş. Kızmayalım onlara onlar masum, sildiler hatalarını senin hatalarında. Haklısın kuş. Sen yokken hayalinin hayali var. Konuşmalarımın sözlerimin benim içimde bir parça sen varsın. Sıkıldın mı konuşmalarımdan? Sıkılma ben yıllardır bu insanlarla yaşıyorum, kuş. Sadece seviyorum onları ama seviyorum demek değersiz mi, kuş? Kime sevdiğimi söylesem  kaçıyor. İnsanlar çıkarları peşinde mutlu olmak için bir şeyler yaşıyorlar adını bilmediğim dertleri var. Birisinin geçen şey, derken duydum.  Marka çantasını arkadaşına gösteriyor, bu yılan derisi diyordu. Ah küçük burjuva, dedim içimden. Oradasın değil mi, kuş ? Ne kadar garip geldi bir bilsen. Kendimi yılan gibi hissettim. Benim derim çanta olsaydı, onla hava atan katilliğiyle övünmekten başka ne yapıyor olurdu, merak ettim. Ne hissederdim acaba? Ben kıymetsizlik diyarı ile yükselmeliyim. Kıymet vermedikleri şeyler benim için hep kıymetli. İnsanlar hayallerinde lüks hayal ediyor. Ben eski sararmış kitaplar arasında bir yatak görüyorum. Yenilik pek benlik değil galiba, kuş? Ben eskilerde yaşıyorum. Kimse kitap okumuyor, kuş? Bu günlerde bir kaç kitapçı gezdim. Çok satan bölümleri bile var. Renkli ciltli arsında boş sayfalı kitaplar gördüm. Düşünsene kuş çok satmıyor bizim Tolstoy oysa hatırlıyor musun?  Sana ilk sorduğumu, “ insan ne ile yaşar ?”

       O haklıydı kuş, insan sevgi ile yaşamalıydı. renkli kapaklı yazısız kitapların esiri ve boş cümlelerin edebiyatı olmuş artık insanlar . Kim olduğunu unutuyor artık insanlar. Eskiden ben olmak değil biz olmak önemli derdim. Benlik duygusundan arınmalı insan diye düşünürken ne garip, bizler bile ben demeye başlamış. İlişkiler bencilleşme üzerine kuruluyor. Birini sevmek onun sevmediklerini sevmemek demek olmuş. “Onu sevemezsin” diyorlar. Neden; çünkü ben sevmiyorum. “Başka bir sebebi yok”  diyorlar . Güvenmeden yaşıyor bu insanlar. Hatırlıyor musun, kuş? Sana; “insanlar güvenin ne demek olduğunu çoktan unutmuş” demiştim. Gördün değil mi? Ben haklı çıktım. Kuş, duygularımı tutamıyorum artık içimde. Kimse beni dinlemiyor ki ben kendi içime yaşıyorum; tüm insanlığımı, sevgimi, hayatımı ve bir avuç kalbimde geriye ne kaldıysa artık. Sahip olduğum her şeyi kaybettim gecenin karanlığında.  Tanrı yenilmiş, şeytan kazanmış dünyada. Bu hal nasıl açıklanır başka? Haklısın kuş, göremiyorlar çünkü soruyorlar. Her soru başka bir soru onlar için. Ben buradayım diye bağırıyor, hiç bir şey yapmıyorlar. İyi insanlar çok tanınmıyor artık. Çok tanınanlar iyi olmaya başlıyor. Herkes iyi bir şeyler söylüyor kötülük hakkında. Kimim ben demiyor kimse. Akıllarda tek soru var, “kimsin sen?”. İnsanın kendisinine sorması gereken asla sormadığı o soru. Kuş kim olduğunu bilmeyen insanlar yaşıyor. Ben kendime binlerce defa sordum. Kimim ben? Çoğunda aynı cevabı aldım, fanisin. Geçiciyim burada. “Güç, ölümsüzlük değil. Güç, ölmek için bile sebep bulabilmek”. diye düşünürdüm. İnsanlar ölümden ne kadar korkuyor. Bende onlardan biriyim. çünkü daha yaşamadım diye düşünüyorum, kuş. Ben eskiden beri böyleyken, kimse dinlemiyor beni. Neden dinlemezler ki? Pahalı arabalardan bahsetmiyorum, diye mi? O zaman dikkatlerini çekerdim, değil mi? Oysa düşüncelerimi kimse duymak istemiyor. Anılarımıza çok meraklılar. “Geçen gün ne oldu biliyor musun?” desem herkes kulağını açar, pür dikkat beni dinler. Ben böyle düşünüyorum dediğimde, sağır oluyorlar. Bir anda anlamsızlaşıyor tüm söylediklerim. Kendi anlamımı bulmaya çalışıyorum, yine kendi içimde. Ne anlama geliyorlar düşüncelerim. Bu insanlar dinlemiyorlar. Yüz binlerce kez sordum, kendime. Ne anlama geliyorsunuz ? Ben mi yanlışım, kuş? Bu insanlar neden serbest düştüklerini anlamıyor. Onlara anlatmalısın, kuş. Bunu sen yaparsın, değil mi? Uçarsın dünyanın dört bir yanına,  bağırırsın. Lakin korkuyorum, kuş. Ya seni dinlemez, merak etmez de kafese kapatırlarsa.  Seni kullanırlarsa, dinleyip anlamazlarsa, ya senin  alaca sesinin gizinde merak etmezlerse. Korkuyorum, kuş. Unutmayı insanlığı ve yine unutup uzak bir diyarda ölmeyi.

 

    Ölümü düşündükçe yalnızlaştığımı fark ettim, kuş. Sen bana yardım edecek misin, gidecek misin, anlatacak mısın? Nerede olduğumu anlat. Ben bu çukurdayım, beni bulun diyorum. Bulmuyorlar beni, anlamıyorlar. Hepsi yalancı, kuş. Yalnız sana güvenebilirim, kuş. Yalnızca sen onlarla benim tercümanım olabilirsin. Biliyorum soru sormamalıyım. Sorularım yok artık hepsinden arındım, kuş. Söyle onlara, beni anlasınlar. Ölmek için yaşayan faniler, toprak sizin gibilerle dolu. Güçlü olduğunun hayaline kapılan sarhoşlar çoktan toprak oldu. Unutuyorsunuz, fani olduğunuzu. Unutuyorsunuz, mutluluğun ne olduğunu. Para, mutluluk sizin için. Ben kitaplarımla mutluyum, kuş söyle onlara. Büyük bir diyar burası, yeni bir ülke. Ben başkan olurum, sen de haberleşme bakanı, olursun. Tercümanımız olursun. Söylediklerimizi dünyaya yayarsın. Kuş sen özgürlüksün. Ne güzel uçarsın, Tüm insanlardan zekisin. Düşünsene buradan Avrupaya gitsen hiçbir kuş senden vize istemez. Acaba kuşların hepsi aynı dili mi konuşuyor ? Kuş ama sen anlarsın Avrupa'daki kuşları değil mi? Merak ediyorum, sınırları kim çizdi acaba? Hangi zeki insanın aklına geldi, bu mucizevi fikir. Bir sınır çekelim, buradan buraya kimse geçmesin. Ne kadar ahmakça bir fikir, değil mi?  Senden davacıyım, kuş. Sen her gün dünyayı turlu yorsun. Bir kere bile geçiş ücreti ödemedin, sınırdan. Benim ne suçum var? Suçum akıllı olmam  mı, güçsüz olmam mı? İnsan ne kadar zeki değil mi? Zekasıyla övündüğü kadar, akıl sahibi olsa daha mutlu olmaz mı, kuş? Cevap vermelisin, kuş. Ölüm gibi aniden.

-Konuşursam, duymazlar. Dinlemezler beni, insan sağırdır. Bir baksa, bir dinlese; neler duyacak bir bilse.

-O zaman söyle .Bilsinler, kuş. Uyandır onları.

-Onları uyandıramam, onlar uyanmak istemeden. Uyanamadan asla istemeyecekler, uyanmak. Rüya görmeyi çok sever  olmuşlar. Artık rüyalar aleminde yaşar gerçeği unutur olmuşlar  sadece.

-Umut kalmadı mı, kuş? Umutsuz bir vaka mı ,insanlık?

- Aralarında uyanmışlar var. İzleri görenler lakin susturuluyorlar. Gerçek ne kadar aydınlık olursa olsun gölgeye ulaşamaz koyu bir karanlık sarmış onları güneşleri tutulmuş.

-Kuş artık yok oluyorum, uzun süredir biliyorsun.

-Soru sormayı bırakmak özgürlüktür. Merak etmemelisin sadece düşüneceksin. Fikirler seni bulacak sormadığın soruların cevapları karşılayacak seni.

-Az bir zaman kaldı yavaş yavaş aydınlanıyor, ortalık. Belki onlarda kurtulurlar tutulmanın etkisinden, belki biz yardım ederiz.

-Unuttular bizi sen ve ben artık çok uzağız insanlığa...

Kuş biliyor musun? Ölüm gibisin. Cevaplar sende gizli lakin izin istemiyorsun. “Öğrenmek ister misin?” diye sormuyorsun. Ansızın geliyor, cevapları veriyorsun. Bazen yanılmışım diyorum. Hepsi yanılmış, bazen haklı oluyorum. Uzun bir yolumuz var, kuş. Beni sevmen için yeterli uzun bir yol. Yalnızlığımla beraber bir sen. Senle kalabalık oluyoruz. Bir de yanımıza, bir iki kitap alsam nasıl olur, kuş? Monte kristoyu alalım mı? Yalnız onu almama izin ver. Dantes bizle gelsin rahipten çok sır almış. Belki bize de öğretir. Bizde çıkarız kendi hapishanemizden. Kokuşmuş bu dünya bizim hapishanemizdir, belki. Bizimde bulmamız gereken bir hazinemiz var dışarıda. Bizi de özgürlüğe kavuşturacak bir kaçış planımız vardır elbet . Kaçarız hapishanemizden ve elbet öcümüzü almanın akıllıca yolunu buluruz. Aklımız belki hazinemizdir, kuş. Söyle bana neden seviyorum kitapları, bu kadar. Biliyorum, çünkü yalan söylemiyorlar. Kötüler bazen ama iki yüzlü değiller. Olduklarını gizlemiyorlar. Buradayız diyorlar. Kitaplarda yaşıyorum, değil mi? Belki de don kişot olmuşumdur bende; tek kurtarıcısı benim bu dünyanın!

      Hiç uçurtmaya rastladın mı sen  her uçurtmaya rastladığımda onun arkasından koşan çocuklarla kana bürünüyor zihnim. Ardından kan revan biliyorsun, kuş. Sen biliyorsun ama bilmeyenler var. Uçurtma avcısı olduğumu o uçurtmayı yakaladığımı hayal ediyorum. Büyük bir acı duyuyorum her uçurtma gördüğümde. Kendimi küçük prensin gezegenlerinde bir tura bırakıyorum. Bu gezegen benim, şu gezegen senin gezip duruyorum. Dünyada ki her insan için bir gezegen. Var olan tüm servetler en büyük ateşte yanacak ve anlayacaklar en büyük ateşin yalnızlık olduğunu. Bizde dünyada gül yetiştiririz ama gülümüzü bir tutarız tüm güllere herkese eşit belki bir tilki gelir belki bir aslan insanlar olmasa güzel sinde dünya insanların yalan etmiş seni.

Kuş sana okuduğum ilk romanı hatırlıyor musun? Küçük kemancıydı adı. Defalarca okudum. O kadar çok okudum ki ezberledim. Neden bu kadar sevdim ki o romanı? Küçük bir çocuk olup o kemanı çalanın ben olduğumu düşündüğüm için mi ? Aşık olup mutluluğun basit olduğunu öğrendiğim için mi? bilmiyorum. okuduğum ilk roman olduğu için belkide. Her saniyesi aklımda. Belki de yanlış yapıyorum. Çok fazla okumamalıyım belkide. Gerçek olmalı hayallerde yaşamamalı yoksa yabancılaşırsam kendimden bile, ölürsem kör olursam toplumda. Kör olduysak hepimiz bilmeden kim bilir ,kuş ? Okuduklarımı anlatmak istiyorum insanlara. İnsanlar okusun okuduklarını anlatsınlar bana ne anladıklarını. Çünkü ben anlayamıyorum. Beni aydınlatsınlar öğretsinler bana. Bende sadece onları izleyeyim anlatalım birbirimize ne hissettiğimizi. Sorular sorsun büyük kahin  sende bizim için sözcü ol açık oturum bir söyleşi olsun. En güzel kitap hangisi onu tartışalım ama hayal olmasın kitaplar olayları unutalım ve düşünceleri alalım kitaplardan.

 

Kuş gece ayazını hatırlıyorum bir kış bahçesini hayal ediyorum Rusya, Tolstoy Rusyası gibi sıcak değil soğuk. Kış bahçesinde hava çok soğuk dışarısı buz olmuş. Her yer kar bahçede küçük bir süs havuzu kara bulanmış. Kuş bahçede bir kadın oturuyor yaşı biraz geçmiş, duyuyorum bir hikaye anlatıyor. Kulak verelim hikayesine ne diyor bu hikaye;

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar