Düşünmek ne demektir?


 

            Düşünmek, insana özgü bir eylemdir. Sorulan sorunun tanımı gereği "cevabı verebilecek olan"  diyebiliriz. “Düşünmenin ne demek olduğunu ancak, bizzat kendimiz düşünürsek anlayabiliriz.”

            Heidegger’in “Düşünmek ne demektir?” Kitabını inceleyeceğiz. Sorulan soru üzerine Heidegger daha ilk cümlesinde bu eylemi tanımlama cüretini kendimizde bulmamız için bir ön koşul ortaya koyuyor.

“Düşünmenin ne demek olduğunu ancak, bizzat kendimiz düşünürsek anlayabiliriz.”

            Burada bu koşulu koyarak aslında ne amaçladığını kitabı okudukça daha iyi anlıyoruz. Aslında bu koşulun bir cevap olduğunu da eylemin sonucu olarak görmüş oluyoruz. Koşul düşünmenin ne demek olduğunu anlama çabasının ve bu çabaya ait olanın da düşünmenin tanımının içinde olduğunu anlatmaya çalışıyor. Heidegger’in düşüncelerinde gezerken kitap boyunca düşünme üzerine bir tanım cümlesi yazmaması biraz garip; Sonuçta kitabın ismi “Düşünmek ne demektir?” olunca okuyucu sorulan bir sorunun cevabını alabileceğini düşünerek, bir tanım cümlesi beklese de beklediği o tanım cümlesine kitap boyunca ulaşamayacak.

            Çünkü belki bir filozof zekâsı ve anlatımı olarak belki de kişisel bir tercih olarak yapılmış genel ve dev bir tanım olması kitabın. Seksen sayfalık bu kitabın tamamı aslında bir tanım. Kitabı okurken her bir bölümde “Düşünmek ne demektir?” sorusunun cevabına biraz daha yaklaşıyorsunuz.

            Kitaptan biraz uzaklaşarak şunu söylemek istiyorum. “Düşünmek ne demektir?” bu soru neden benim, sizin ve Heidegger’in ilgisini çekti. Her saniye uyanık ya da uykuda fark etmeksizin düşünen bir zihin, neden herkesin manasını bildiği bir şeyi tanımlama uğraşı duysun ki? Bence, sorulması gereken soru da buydu.

            Ben neden sorulan bir sorunun cevabını bekliyorum. Kitabı okurken de cevabı -tanımı-alamadığım için kitabın her sayfasında merakım daha da arttı. Sahi neden insan her sorunun cevabını bu kadar merak eder? Heidegger’e göre bu merak sorunun kendisinden? Eylemin özünden gelir. Yani bilinmeyenden. Bilmediği her şeye düşman,  algımak içindir insan zihni.

            Friedrich Nietzsche’nin düşüncelerine sık sık yer veren Heidegger, düşünme eyleminin üst insanın yani Zerdüşt’ün eylemi olduğunu savunur.

"Herkes benden bahsediyor, … Fakat kimse -beni düşünmüyor."

Zerdüşt’ün düşünme üzerine olan sözlerini alıntılayarak, “Bir şeyi düşünmek düşünmenin olduğu yerde mümkündür.” der. İnsanın düşünmede uzaklaştığını ve bunun sonucunda özellikle Avrupa medeniyeti ekseninde çölleşmenin başladığı Nietzsche görüşüne katılarak, bunun sonucunda medeniyetin çorak bir araziye dönüşeceğini söyler.

            Heidegger’in “Düşünmek ne demektir?” sorusunu insanın ne demek olduğu sorusuyla aynılık kazanıp tartışmanın devamında insan ve üstinsan Zerdüşt’ün eylem ve düşünceleri canlanıyor.

            Düşünmek; korkmak, kızmak, üşümek gibidir bence. Kutsallaşan düşünce, düşüncesiz bir toplumu doğurur. O yüzden insan asla düşüncelerinden vazgeçmek uğruna bile olsa kutsal bir düşünce eylemi benimsememelidir. Eylemin kendisi düşünme olarak kutsal değildir. Ancak düşünen insan kutsaldır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar