20 OCAK 2023

 

20.01.2023

            Bugünü bariz bir düşünsel yanlışlıkla yargılayabilirim. Sebebi müphem, anlatması zor. Aslında bir yargı henüz daha yargı halini almamışken onu masaya yatırıp iç organları açmak vasıtasıyla orasını burasını kurcalamak ve sağlıksız yargılarla bilinci buluşturmamak gerek fakat bilinçsizce ve ameliyatsızca yargı görevine getirilen avare fikirlerin topluma ne derece zararlı olduğunu önceden bilmemiz gerek gayet tabii. Aslını isterseniz bu genç ve oradan buradan aparılmış düşünsüz düşünceler bu anadan üryan yargılarında bilfiil sebepleridir. İnsan düşünü ancak kelimelerin pusetinde büyümüşse de bazen insan bu düşün eylemini farklı kelimeler fortlatmak yoluyla da türetebilir. Bu kelime fortlatmacıların felsefe dünyasındaki bilinir en büyük kişilerinden biri de Descartes adındaki uzun saçlı orta yaş bunalımında yazmaya yüz dönen bir adamdır. Kendisi bir orta yaş bunalımı sırasında olacak bir düşünceyi sepetine takmış ve o düşünceyle ondan öncekilerin düşün ile düşünceleştiribiliverebildikleri ne varsa kelimesel olarak farklı bir taraftan fortlamış yeni anlamlar yoluyla anlatma gücüyle bileşmiştir. Descartes’in ucuz ve acıklı hikayesindeki tüm düşünsel eylemler aslında hepimizin çok yakından tanıdığı bir karaktere götürüyor beni. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarım boyunca üç farklı kişinin aynı stereotip olarak karşıma çıkan okul görevlisi adındaki garipsel kişileri bana Descartes’in az düşünüp çokça safsatalayan versiyonlarını çağrıştırıyor. Yanı başında oldukları eğitimden bu denli az alabilmiş olmaları onları bağımsızlık bildirgesinin her bir maddesini yazabilecek kadar cesur fikirli ama eylemleri müdür adındaki ölümlünün dudağından çıkan sözcüklerin zihinlerinde anlam olarak ortaya çıkardığı aralığın arasında devinip durması dışında. Aslında o görevlilerin birbirinden farklı hayatta bu kadar aynılaşabilir olması benim ilişki kurduğum şeylere yüklediğim garip anlamları kendime itiraf edebilecek olgunluğa geldiğim yaşlarda benim için anlaşılır bir hal aldı. Aslında başından beri anlam dediğim ne varsa bilahare içinden geçtiğimi ve kendimce yarattığım karınca değilse de ucuz yargıçlarından kararınca dokunmuş beyaz iplikten anlamların bir sonucu olduğunun farkına vardım. Bendeniz aslında bunları sahne adı verdiğim uçuksal fikirler kumpanyası tezgahına yazmış ama bin yıl geçecek ve yazdıklarım babaları da olmadan onları havadan sahiplenen bana karşı bir dava açmasınlar diye onları bugün adına günselsiz açık günce adını verdiğim bu oryantik yazımsal oratoryosunun sayfalarını çiselemeyi doğru buluyorum. Çünkü aslında bu kadar uzamsal yoldan gelen anarko akım fikirler bir yerlere yazılmalı kadar ilginç ve subtropikal fikirlere de sahibimdir aslında. Ben aslında bensel dediğim bu yaratıları makul bir yerden fortlatmak vesilesiyle kendi yazınımı yaratık yaratısal olanların bütünü için kendimi vermek suretiyle yazı dediğimiz Türkçenin ulvi kelimelerinden arakladım kelimesel anlamcaları kullanarak sunuyorum. Evet bu bir sunu. Zamanın kendisine sorarsanız sunduğum tüm fikirlerin ölümden dönen her insanınkiyle aynı olduğunu söyleyecektir. Hayır efendim ben ölümden döndüğüm için değil insanın yargılardan sıyrılmasını ifa eden tek yol bu olduğu için.

.

.

.

.

.

Bendeniz

İstanbul’un en kaldırımlı sokağında bir sabah

Bir barda kafam güzel ve ayık değil kadınım

İstanbul’un en kaldırımlı insanlarından biri

Yanımdaki kadın yeni yeni ayılıyor gün ışırken

 

İstanbul’un en kaldırımsız mekânında

Mekânın sahibi anton Kemal denen uyuza karşı

İstanbul’un en kaldırımsız hayat kadınıyla

Mekân dediğime bakma yedi gün yirmi dört saatin ırzına geçiyor

 

İstanbul’un en kaldırımsız şarabı içilmiş şişe boş

Bakınız Aver adına bey ekletmiş insansı hemen yan masada

İstanbul’un en kaldırımsız insanları

Bu iğrençlik hortlatan kerhane barda uyuz bir içkiye susamış

 

İstanbul’un en kaldırımsız ölüleri

Mezar taşlarına henüz isim bulunamamış olanlar

İstanbul’un en kaldırımsız mezarlıkları

Onların yetimler denen makaron hayatlar yaşadıklarından

 

İstanbul’un en kaldırımsız sabahları

Bir sarhoş bir fahişe aynı anda aynı yokuşta

İstanbul’un en sabahsız gecesinde

Üç cinayet işlendi yalnızca bir adam öldü

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar