Zaman II


            Zamanın ontolojik olarak incelenmesinden önce maddesel yargılarımızın ne olduğunu iyi anlamalıyız. Bunun için iki farklı soru bizi I. Bölümün devamı niteliğindeki bu yazıda bekliyor olacak.

 

1-Zaman metafizik bir olgu mudur?

2- Diyalektik maddecilik-diyalektik materyalizm-

açısından zamana bakmak mümkün müdür?

 

            Her iki soru içinde cevap aramakla materyalizm tartışmasının içine girmek cüretinde bulunmuş olacağım. Zamanı maddesel bir töze indirgemek benim için her ne kadar doğru bir şey olmasa da tartışmanın kendisini yadsımak istemiyorum.

            Peki o halde ilk sorumuza bakalım. Ben zamanın ontolojik tanımının yapmasının bu kadar zor olmasının sebebini aslında fizikçi bakış açısının zihnimdeki zaman algısını ne denli güçlü bir perde etkisi yaptığını idrak etmemle anlıyorum. Bir fizikçi açısından zaman-uzay düalitesi kesindir. Uzay ve zaman birbirleriyle doğrudan birleşik bir yapı oluştururlar. Şu anki bakış açımla bunu bir perdeleme olarak görmemin iki sebebi var. Birincisi, zamanın maddesel anlamda bakıldığında hareketten farklı bir şey olmaması.

            Açıklamak gerekirse daha önce zaman hakkında uzun uzun yazdığım denemelerde de olduğu gibi maddesel anlamda bir zaman kavramının hareket için ancak bir ölçü olabileceğini. İnsani zaman algısının ise daha dağınık bir anlamı olduğunu yani göreli olduğundan bahsetmiştim. Şu an maddesel zaman kavramını günlük hayatından tanıyan her insan için zaman birimdir. Birim herhangi bir şeyin ölçüsü olması adına türetilmiştir. Nicelik anlamında en mükemmel saatleri kullanıyor olsanız dahi kesinleşmiş bir zaman algısından bahsetmek mümkün değildir. Zaman maddesel olarak göreli olduğu gibi algısal olarak da görelidir. Ancak zaman tartışmasına bir boyut daha katması adına şunu söylemek doğru olacaktır. Materyalist zaman aslında gerçek zaman algımızla doğrudan ilişkilidir. Zaman kavramı insan zihni içinde biri dizi hareket için verilmiş kodlanmış olgusal bir anlamdan farklı bir şey değildir.

            İkinci, zamanın metafizik olarak anlaşılmasının insana korkunç gelecek olması. Bu sorun aslında insanın depresyon zamanlarında daha iyi anladığı bir olgu. Zaman eğer ki varlığın dışında bir anlam ifade etmiyorsa. İnsanın olmadığı bir doğa asla varlıkla nitelendirilemez. Bilimin ve zamansal bakıldığında kendi bilincini reddetmenin en büyük açık kapısı budur. İnsan kısacık bir ömre sıkışıp kalmış sonsuz zaman algısıyla boğuşmaktadır. Yani zamanın göreli olması ikiden fazla defa sıkıştırılmış sistemlerde daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.

A evrensel bir sistem olmak üzere;

B, birinci alt sistem

C, ikinci alt sistem

D, B sistemine ait alt sistem

E, C sistemine ait bir alt sistem

Olduğunu düşünelim. Burada görelilik teoremi neticesinde bu sistemlerin her birinin birbirlerine göre farklı hızlarda hareket etmesi koşulu altında, zamanlarının birbirinden faklı olmasını gerektiğini söyleriz. Burada en büyük sorun insanın sistemin içinde olduğu sürece bu göreliliği idrak edemiyor olması. Yani dışarıda herhangi bir göreli sistem için zamanın daha hızlı ya da yavaş hareket edecek olması insan için bir anlam ifade etmeyecektir. Dünyanın kütlesinin de zamana olan etkisi için de aynısı söylenebilir. Yukarıda kurulan örneklem uzaylar için eğer B ve C uzayları A’dan habersizse zaman mefhumunun başka bir anlamda uzayın kurgusal yapısında metafiziksel bir anlam kazandığını okuyabiliriz. Bizim içinde bulunduğumuz sistemde yaptığımız ölçümler eğer sistemin kendisi eylemsizse zaman açısından hiçbir değişim ifade etmeyeceğini gösteriyor olacak. Yani zamanın niteliği özsel olarak varlık koşulu sayılamayacak çünkü zamanın olmama durumu bir şekilde dışsal bir yorum olmadan söyleyemeyecek olmamızdan kaynaklanıyor olacak. Fiziğin uçsuz bucaksız bir eksende evrene anlam ararken özünde zaman için çok büyük bir hatayı barındırıyor olabilir. Göreli olan zamanın sistemin dışıyla alakalı olması, aslında her zamanın sistemin içinde anlam kazanmasına yol açıyor. Bu sorun ileriki bölümlerde bağımsız bir bölüm olarak da ele alınacaktır.

            Sistemin evrenin kendisinin de bir sistem olarak görüldüğü koşullarda farklı zamanlar yaratabileceğini düşündürüyor. Tabii buraya kadar konuşulan sistemsel zaman algılarının fiziksel hipotezlerinin faraza bir uzay için mümkün olabilecek şekilde evrilmesinin bir neticesi olduğunu bilmek önemli. Bu bölümde sorduğumuz sorular, yalnızca zamanın metafiziksel olarak mı yoksa maddesel olarak mı ele alınması tartışması. Ben fizikçi olarak metafiziksel bir zamanı her ne kadar reddediyor olsam da bu tartışma, zamanın sistemler üzerinden okunması koşulunda evrenin farklı zaman kavramlarıyla tanımlanabilir olacağını düşünme gerekliliğidir.

 

 

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar