Komünist Manifesto

 

Komünist Manifesto

 


“Komünistlerin yakın amacı bütün öteki proletarya partilerininkiyle birdir: proletaryanın bir sınıf olarak oluşması, burjuva hâkimiyetinin yıkılması, proletaryanın siyasi iktidarı ele geçirmesi. Komünistlerin teorik önermeleri asla şu ya da bu nizam-ı âlemci tarafından icat edilen ya da keşfedilen düşüncelere, ilkelere dayanmaz.”

 

            Öncelikli amacı bir sınıf olarak hareket etme bilincine kavuşan yeni bir proleter birlik kurgulamak bununla beraber bu sınıfın dünyanın her yerindeki proleterler için ortak bir dil, lisan oluşturacak bir devrimi yaratmak. Komünist diğer proleter birlikleriyle aynı şekilde burjuvanın yıkılmasını isteyerek yola koyulur.

 

“Bu önermeler var olan bir sınıf mücadelesinin, gözlerimizin önünde süreduran tarihî bir hareketin fiilî ilişkilerinin genel birer ifadesidir, o kadar.”

 

            Yukarıda bahsedilen önermelerin aslında bir sınıf mücadelesi olduğunu iyi anlamak gerekir. Manifestonun bütünü bu sınıf mücadelesinin varlığını hem kanıtlamak hem de tarihi bu gözle okuyacak yeni bir bilinç kazandırmak amacı gütmektedir.

 

“Şimdiye kadarki mülkiyet ilişkilerine son verilmesi komünizmin ayırt edici bir özelliği değildir.”

 

 

            Mülkiyetle ilgili ilişkiler tarih içinde değişmiştir. Ancak hangi şekli alırsa alsın bu mülkiyet sınıf çatışması içinde hep bir sömürü aracı olarak kullanılmıştır. Komünistin amacı hem proleter ve burjuva düzeninin yıkılması hem de bu dengesiz düzenin sebebi olan mülkiyet kavramının da lağvedilmesidir.

 

“Komünizmin ayırt edici özelliği genel olarak mülkiyete son verilmesi değil, burjuva mülkiyetine son verilmesidir.”

 

            Mülkiyet kavramına duyulan bir düşmanlık değil önümüzdeki mülkiyeti bizim sandığımız her şeyin de aslında kapitaliste ait olduğunu anlamanız gerekiyor. Bizler sahip olmakla övünüyoruz. Proleterin sahip olamadığını aslında sahip olduğu her şey emek vererek ve bu emeği için önce devlete bir gelir yollu vergi şekliyle ardından kapitaliste emeği üzerinden yarattığı kar yoluyla kattığı bir artık değer vardır. Amaç bu artık değerlerin hepsinin hak sahibi olan proleter sınıfa devredilmesidir.

 

“İnsanın çalışarak elde ettiği, edindiği, kendi çabasıyla kazandığı mülkiyet! Burjuva mülkiyetinden önceki küçük burjuva, küçük köylü mülkiyeti mi sözünü ettiğiniz? Bunu ortadan kaldırmamıza gerek yok; sanayinin gelişmesi onu yok etmiş bulunuyor ve her gün yok ediyor.”

           

            Sanayi insanlık tarihinin merkezinde bulunan tarımı gelişmiş ürün çeşidiyle yıkmıştır. Tarım topraklarına sahip olmak anlamlı ve önemli tek şeyken şimdi sanayi tipi tarım ve ham madde sanayi yöntemleriyle küçük burjuvanın iktidarı ortadan kalkmıştır. Küçük burjuva sadece geçmişten gelen otoriter gücü ve özel mülkiyet yoluyla biriktirdiği artık değerlerle kazandığı otoriteyi kullanmaya da devam etmektedir. Bu gücü ona veren tarihin arka bahçesinde yaşayan gerçek proleter sınıftır. İnsanın acımak duygusuyla tanıştıran bu düzen aynı zamanda insan üzerinde yapay bir bilinç ve görünmez bariyerleri de var etmektedir.

 

 

“Peki, ücretli emek, proleterin emeği onun için mülkiyet yaratır mı? Asla. Ücretli emek sermaye yaratır, başka bir deyişle ücretli emeği sömüren, yeniden sömürülecek yeni ücretli emek oluşturmaksızın çoğalamayan bir mülkiyet yaratır. Bugünkü biçimiyle mülkiyet, sermaye ile ücretli emeğin karşıtlığı içinde hareket eder.”

 

            Bir ücret için çalışmak sömürülmek demektir. Aksi bir durum mümkün değildir. Birine emeğini vermek çoğunlukla o emek uğruna bir kar yaratmayı hedefleyen burjuvanın vaadidir.      

“Dolayısıyla sermaye ortak, toplumun bütün üyelerine ait bir mülkiyete dönüştürüldüğü zaman kişisel mülkiyet toplumsal mülkiyete dönüştürülmüş olmaz. Değişen, mülkiyetin toplumsal niteliğidir yalnızca. Mülkiyet sınıf niteliğini yitirir, o kadar. Şimdi ücretli emeği ele alalım: Ücretli emeğin ortalama fiyatı asgari ücrettir, yani işçinin bir işçi olarak hayatta kalabilmesi için gerekli olan geçim araçlarının tutarıdır. Bu nedenle ücretli emekçinin faaliyetiyle kazandığı, kuru canını yeniden üretmesine ancak yeter. Biz emek ürünleri üzerindeki bu kişisel mülk edinmeyi, doğrudan doğruya hayatın yeniden üretilmesini sağlayan ve başkalarının emeğine hükmetmeyi mümkün kılacak hiçbir safi getiri bırakmayan bir mülk edinmeyi asla ortadan kaldırmak niyetinde değiliz. Bizim bütün istediğimiz bu mülk edinmenin işçinin yalnızca sermayeyi artırmak için yaşadığı, ancak hâkim sınıfın çıkarının gerektirdiği ölçüde yaşadığı sefil niteliğini ortadan kaldırmaktır.”

 

            Yani bizim tek amacımız toplumu sınıflara ayıran bu düzenin karşısında olmaktır.

 

“Özel mülkiyete son vermek istememizi dehşetle karşılıyorsunuz. Ama sizin bugünkü toplumunuzda nüfusun onda dokuzu için özel mülkiyete son verilmiştir; özel mülkiyetin bulunmasının nedeni onda dokuzun elinde bulunmamasıdır. Demek ki siz bizi ancak toplumun ezici çoğunluğu için hiçbir mülkiyetin bulunmaması koşuluyla var olabilen bir mülkiyete son vermek istemekle suçluyorsunuz.”

 

            Özel mülkiyetin olmadığı bir düzen olamaz diyerek aslında büyük çoğunluğun sömürülmesine izin vermek anlamına geldiğinin farkına varıyoruz.       

 

“Komünizm hiç kimseyi toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden yoksun kılmaz, insanı böyle bir mülk edinme yoluyla başkalarının emeğini boyunduruk altına alma gücünden yoksun kılar, hepsi bu”

            Buradan anlaşılması gereken şey de açıkça bellidir. Toplum tarafından el konulmuş olan emeği düşünün bir insan bir doğduğu doğada bir bahçeden bir elma bile koparamaz. Bunun sebebi de doğuştan gelen ve sadece bir emeğin sonucu oluşmuş olan mülkiyete sahip olmamasıdır. O elma için tek seçenek kendi emeğini satarak bir elma aldığı yerde üç elmayı da kapitalist için almak yoludur. Buradaki fark-artık değer- sömürüdür. Amacımız açıkça belli ki bu farkı ortadan kaldırmaktır.

“Özel mülkiyete son verilecek olursa her türlü faaliyet durur ve genel bir tembellik yayılır diye bir itirazda bulunulmuştur. Öyle olsaydı burjuva toplumu atalet yüzünden çoktan yıkılıp gitmiş olurdu; çünkü bu toplumda çalışanlar kazanmazken kazananlar çalışmamaktadırlar. Bütün bu tereddüt şu totolojiden başka bir yere varmaz: Sermaye diye bir şey kalmayınca ücretli emek diye bir şey de kalmaz.”

            Özel mülkiyetin son bulması sonucu insanların daha az emek verecekleri düşüncesi ancak modern kırbaçlar olan zorunlu yaşamın bir emek karşılığı sahip olunabilecek bir şey olmasından ileri gelmektedir. Sahip olmak için sömürmek şarttır. Bazıları daha iyi sömürebilmek için ellerini sıvayacak yöntemler bulmuştur. Daha iyi sömürü yöntemleri bulan bu kapitalistler toplumu daha iyi bir noktaya kavuşturdukları gerekçesiyle sevgi ve saygıyla anılır. Bunu bu şekilde anan proleterler ise şunun farkında değildir ki sadece kırbaçlar modernleşmiştir.

“Maddi ürünlerin komünist mülk edinme ve üretim tarzına karşı ileri sürülen bütün itirazlar zihnî ürünlerin mülk edinme ve üretim tarzına da yaygınlaştırılmıştır. Burjuva sınıf, mülkiyetinin ortadan kalkmasını nasıl üretimin kendisinin ortadan kalkması olarak görürse sınıf eğitiminin ortadan kalkmasını da bütün eğitimin ortadan kalkması olarak görür. Burjuvanın yitirilecek diye yakındığı eğitim muazzam çoğunluk için bir makine gibi davranacak biçimde eğitilmektir.”

            Eğitimi elinde bulunduranlar dünyanın her yerinde sadece üretime yönelik ve daha iyi sömürme şekilleri için bir katkı payı aktarırlar. Bu sebeple tıp vb. eğitim sektörleri sonsuz gelişirken. Aslında insanı kişisel olarak geliştiren eğitim kolları kısır bir döngüde kendini bu düzene kanıtlamanın yollarını yaratma çabasına düşerler.

 

“Ailenin ortadan kaldırılması! En köklü değişiklikleri savunanların bile Komünistlerin bu yüz kızartıcı niyeti karşısında kanı beynine sıçrıyor. Bugünkü aile, burjuva ailesi neye dayanıyor? Sermayeye, özel kazanca. Bu aile tam olarak gelişmiş biçimiyle yalnızca burjuvazi için vardır; ama bu durum proleterlere ailesizliğin dayatılmasıyla ve açık fuhuşla tamamlanıyor. Kendisini tamamlayan şey kaybolup gittiği zaman doğal olarak burjuvaların ailesi de kaybolup gidecek ve sermayenin ortadan kalkmasıyla birlikte her ikisi de ortadan kalkacaktır. Siz çocukların ana babaları tarafından sömürülmesine son vermek istemekle mi suçluyorsunuz bizi? Bu suç kabulümüzdür.”

            Burada belirtilen aile sizlik nedir?

“Proleterler arasındaki bütün aile bağları büyük sanayinin sonucu olarak kopup parçalandıkça ve çocuklar basit birer ticari mal ve emek aracına dönüştükçe burjuvazinin aile ve eğitimden, ana baba ile çocukların sıcak ilişkisinden dem vurması bir kat daha iğrençleşiyor. Ama siz Komünistler kadınların ortaklaşalığını getireceksiniz diye bir ağızdan yaygarayı basıyor bütün burjuvazi. Burjuva, karısını sırf bir üretim aracı olarak görür. Üretim araçlarının ortaklaşa kullanılacağını duyunca da pek doğal olarak ortaklaşalık kaderinin kadınların da başına geleceğinden başka bir sonuca varamaz.”

Tam olarak budur.

“Bireyin birey tarafından sömürülmesi ortadan kaldırıldığı ölçüde bir ulusun başka bir ulusu sömürmesi de ortadan kaldırılmış olacaktır.”

            Bireyin birey tarafından sömürülmesi tam olarak karşısında durduğumuz bu düzen için bir tanımdır. Anlatmak üzerine yazmak ve düşünce üzerine yoğunlaşmak gerekliliğini savunmak gereklidir.

“Sınıfları ve sınıf karşıtlıklarıyla eski burjuva toplumunun yerini birimizin özgürce gelişmesinin hepimizin özgürce gelişmesinin koşulu olduğu bir birlik alacaktır.”

Yani bir gelişimin proletere ulaşmasının onlarca yıl sürdüğü bir sazan sarmalı değil toplumdaki her kişinin bu gelişimi doğrudan hissettiği bir sistemin yaratılması.

“Modern uygarlığın geliştiği ülkelerde proletarya ile burjuvazi arasında yalpalayan ve burjuva toplumunun tamamlayıcı bir parçası olarak kendini durmadan yeni baştan oluşturan yeni bir küçük burjuvazi oluşmuştur.”

 

           

            Bu küçük burjuva sınıfı aslında düzeni ayakta tutmak için var. Bence olağan olarak yaratılan ikinci bir sınıf. Bu sınıfın amacı asla burjuva olamayacağını bilen proletere belki küçük burjuva olabilirsin mesajı vererek onun bu umuduyla tüm emeğini sömürmeyi kolaylaştırmak.

“Sosyalist burjuvalar isterler ki hem modern yaşam koşullarının nimetlerinden yararlansınlar hem de bu koşulların kaçınılmaz sonucu olan mücadelelerden ve tehlikelerden uzak dursunlar. İsterler ki mevcut toplum sürsün, ama onu devrimcileştiren ve çözen unsurlar olmasın. Proletaryasız burjuvazi isterler. Burjuvazi doğal olarak kendisinin hâkim olduğu bir dünyayı dünyaların en iyisi sayar. Burjuva sosyalizmi bu avutucu tasarımı üzerinde çalışarak yarım ya da tam bir sistem hâline getirir. Proletaryayı bu sistemlerini gerçekleştirmeye davet ederken ve böylece dosdoğru yeni Kudüs’e kavuşmaya davet ederken aslında onun tek istediği proletaryanın bugünkü toplumun içinde kalması, ama onunla ilgili kinci tasarımlarından sıyrılmasıdır.”

 

            Sosyalist burjuvalardan ne anlamalıyız? Benim için bunun en yaygın grubu burjuva ailelerin akademisyen çocukları. Bunlar burjuva oldukları gibi sanki burjuva düşmanıymış gibi davranmayı da bırakmazlar. Sonunda verdikleri mesaj da burjuvanın devamını sağlayan ve sürekli proleterlerin asalaklar olduklarını söyleyen yeni bir burjuva sınıfını oluştururlar. Bu sınıfın üyeleri de kendilerinden başka kimseyi düşünmek istemezler.

 

“Burjuvazinin sosyalizminin özü tam da şu iddiadır: Burjuvalar burjuvadır –çalışan sınıfın çıkarına.”

            Burjuvazinin aslında proleter sınıfı koruduğu büyük bir yalandır. Burada rekabet faktörünün önemini vurgulayıp durur ancak rekabet faktörünü nereye koyabileceğini bilemez. Çünkü rekabet faktörü gerekli midir dediğinde sorunun asıl önemi rekabetin en ucuza en iyi üretim olanağı sağladığını söyler. Ancak rekabet yerine değeri ve bu değere bağlı daha fazla kazanca sahip olacak proleterlerin olması kurumları kendi içlerinde yaratacakları daha iyi ve gelişmiş bir rekabete götürebilmek gücüne sahip olunabilir. Bu rekabetin göstergesi para değil kalite olarak belirlenirse ve kar etmek yerine kaliteli üretmek düşünülürse hangisinin daha önemli olacağı açıktır.

“Feodal toplumun yıkılmakta olduğu bir genel galeyan döneminde proletaryanın kendi sınıf çıkarını dolaysızca kabul ettirmek üzere giriştiği ilk çabalar kaçınılmaz olarak başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü o sıralar hem proletaryanın kendisi gelişmemiş bir durumdaydı hem de proletaryanın kurtuluşunun maddi koşulları henüz yoktu; bu koşullar ancak burjuva döneminin ürünü olabilirdi. Proletaryanın bu ilk hareketlerine eşlik eden devrimci edebiyatın içeriği ister istemez gericidir. Genel bir çilecilik ve kaba bir eşitçilik telkin eder.”

            Burada aslında proletaryanın gelişmen

Yorumlar

Popüler Yayınlar