Fil-ist-in


 

Fil-ist-in

“ Acı gözyaşların kalbini temizleyecek. “ -Dostoyevski

Gözlerimiz, kurudu dedi adam. Bir insan ne kadar acı çekebilir? Biz insanın acı sınırlarını öğreniyoruz. Sevilmediğimizin, yalnızlığımızın farkındayız. Ne suçumuz olduğunu anlamaya çalışıyoruz sadece. Aslında bir canlı, bir kuş kadar değerimiz olmadığını anlıyoruz. Bir kedinin canı yandığında yüzlerce kişi yardıma koşuyor. Canını yakan, herkesin düşmanı oluyor. Binlerce insan ateşte yanıyor, sessizlik. Siyaset üstünü örtüyor. Birileri sadece aynı tarafta olmaktan korktuğu için sessiz kalıyor. Farkındayız bu iki yüzlülüğün. Çaresiziz. Aklımızdan bir şey geçmiyor. Sadece bir resim, çocuğunu son kez öpen bir baba. Sadece bir görüntü, binlerce, enkaz. Doğa kırbacını vurup yıktığında evleri herkesin evi yıkılır. Bir insan, 21. yüzyılın akıllı insanları, nasıl bir başka topluluğu öldürmek içn bu kadar hınç dolu olabilir. Farkında değiller mi yanı başlarında bu ölmek üzere can çekişenlerin? Ne değişecek kurtulsam, diye düşünüyor mudur çocuklar? Hayal kuramayan bir alt toplum. Okul yok. Hastane yok. Huzur yok. Sürülmeki öldürülmek ve sahneden çekilmek istenen mazlumlar. Onların her direnişi çok uzaklardaki bir kaç silüet için isyan; farkında değiller gerçeklerin. İyi olduğunu sanıyorlar, kendilerinin. Canları yanmıyor. Filistinliler, bir başka şekliler; dünkü ıraklıların. O zaman sustular, şimdi de susuyorlar. Farkında değiliz. Filistin meselesi benim gözümde, bir topluluğun umarsızca çektiği acının sahipsiz kalması.

“İnsanlar birbirine acı çektirmek için yaratılmıştır.”

-Dostoyevski

Şimdi insanların ahlaklı bir karar vermesini bekleyebiliriz. Elimizden ne geliyor? O kadar büyüdük, öyle kalabalıklaştık ki sayılarımız önemsiz. On bin insan öldü. Bu cümlenin anlamını bu kadar insanın hayatının değişiminin sadece insanlığın bir parçası olarak değil aynı zamanda toplum dışında yaşayan biri olarak görebiliriz. Birini kaybettiğinizde, bunun üzerinizdeki etkisi ne kadar sürer? Evrim, insandan daha vicdanlıdır. Çoğu zaman alıştıra alıştıra gelir ölüm. İnsan çoğu zaman öleceğinin farkındadır. Peki ya ölümün bir anda bir bombayla gelmesi, evrimin mekanizmasında bomba var mıdır acaba? Artık olmalı. Doğal seçilime etki eden faktörler, gökten yağan, bombalar. İnsanların ölmeyi beklediği kesin. Ancak bir şey yapamaz mıyız? Mecbur muyuz ölmeye?

“İşin en acı veren kısmı, fark edişimdi.”

-Christy Brown

Bir şeylerin değişeceğine inanıyorum. İnsanlar, inançların esiri olmaktan kurtulacak. Çünkü sanıyoruz ki şimdi güçsüz olan, baskıyla sindirilen filistin yarın zalim olmayacak. Olacak. Yarın gücü eline aldığında, alabilirse; aynılarını yapacak. Kimse bunun farkında değil mi? Hayır farkındalar. Zaten kapitalizm de bu. Herkes farkında semerin sırtında olduğunun. Ancak bir gün bir başka semer takacağını hayal ederek direniyorlar. Güçsüz olmak masum yapıyor insanları. Benim inancım, sorunun çözümü de olabileceğini düşündüğüm tek bir şey var, değişim. İnançalarından sıyrılmış, başına gelenlerin sebeplerini iyi anlamış yeni bir toplum. Filistinin yerinde olsam intikamın peşinden koşmak, israile ölüm demek yerine, onların günahlarını güçlü bir toplumla yıkmak. Zaman geçecek, bizim torunlarımız, görecekler. Gelecek, insanların yarattıklarını toplayacak belki de. Ancak gelenler yok etmeye daha teşneler. Gelip yıkmaya arzu içindeler.

***“Tanrı zalim Archie. Bu dünyadaki iyi insanları koruması gerekir, ama korumuyor. Onlara da tıpkı kötüler gibi acı çektiriyor. Tanrı David Raskin'i öldürüyor, babanın mağazasını yakıyor, suçsuz insanların toplama kamplarında ölmesine göz yumuyor, bir de derler ki Tanrı müşfik ve merhametliymiş. Güleyim bari.”

-Paul Auster***

Yorumlar

  1. "Bir insan, 21. yüzyılın akıllı insanları, nasıl bir başka topluluğu öldürmek için bu kadar hınç dolu olabilir." Keşke bu sorunun cevabını öğrenebilsek ve her şey çözüme kavuşsa. Umarım daha adil ve yaşanılabilir bir dünyaya erişme fikri bir ütopya olarak kalmaz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar