Dokunulmazlar


 

Dokunulmazlar

Hayatınızın bir anında diğer insanlardan miras kalmasını beklediğiniz bir hak oldu mu? Diyelim ki beklemekte olduğumuz bu hak bizim özgürlüğümüz olsun. Söz gelimi diğer insanların kölesi olarak yaşamak zorundayız. Toplumun genel olarak ahlaka karar vermesi imkanlı mıdır? Bir ortamın içinde kimsenin size hak vermediği bir imgelemle öldürülebilirsiniz. Adalete belirlemiş olduğuna inanan bu kalabalığın ortaçağdaki cadı avcılarından hiçbir farkı yoktur. Adalet duygusuna inanmak isteyen kalabalık güruhları anlamak isterim. Ancak toplumun genelinde hakim olan cehalet duygusunu kapatmak pek mümkün olmayacaktır diye düşünüyorum. Çünkü yaşadığımız toplumda insanların doğru anda doğru yerde doğru düşünceyle adım attıklarını bilmelerini istiyoruz. Bir kısmımızda gerçeğin, bunun imkansızlığının farkında olduğunu düşünüyorum. Yani cehaleti kontrol edemezsin. İnsanlara sürekli öğretmeye çalışan bu ahmak toplum diğer toplumlardan çok öte bir yerdedir. Yani bir insanın ahmaklığı bilmediklerinden kaynaklanmaz. Bildiklerinin ve bilmenin kendisinden kaynaklanır. Gerçek bir ahmaklık hakkı olduğunu varsaysak bile bir insanın kendi doğrularını dayatma hakkı olduğunu sanmıyorum.

Ülkemizin sınırları içinde çok defa karşılaştığımız bir örnek verelim; bir kadın ve bir erkeğin halka açık bir yerde öpüştüğünü düşünelim. Bu örnek eğer filmlerde ise tüm Türkiye hayran hayran dizinin öpüşme sahnesini oynatacak olduğunu herhangi bir dizinin tekrarının en çok izlenen bölümüne bakarak görebilirsiniz. Ancak buna rağmen ekranda gördüğü bu sahneyi gerçek hayatta gördüğünde sinir krizi geçirerek tepki verecek çok fazla insan var. Burada bir hata olmalı? Ahlak normları bir başkasının davranışı üzerinde norm oluştururken bunu kendi sınırlarını ihlal etme üzerinden yapar. Bir başkasının sizin haklarınızı ihlal etmediği sürece gayet normal olarak sınıflandırdığı bir eylemdir. Ancak ahlakın dinsel kisveye büründüğü tek koşul cinselliktir. Bir erkek ve kadın arasında yaşanacak ilişki hepimizin ortak kararı sonucu oluşmak zorunda mıdır? İki kişinin ilişkisini halka açık bir yerde ne kadar ileri götürebileceğine karar vermemiz için en gereklidir? Bununla ilgili olarak da diğer primat akrabalarımızla bu konuda ayrışmamız; hatta kendi geçmişimizle bu konuda ayrışmamız ne zaman gerçekleşti? Cinsellik hangi koşullara bağlı olarak herkesin sevindiği ve üzerine kutlamalar yaptığı hamileliği öğrenme ve çocuk doğumu gibi konuların normlar olduğu anların yanında hangi şekile bağlı olarak cinsellik ayıplandı? Bunda dinin etkisi nedir?

Din elbette ki bir normatif durum üzerine bir kavram geliştirir. Ancak zina ile cinselliğin aynı şartlar altında gerçekleşmesinin yanında cinselliğin bu kadar gizli olmasının tek sebebi kadının bedeni üzerindeki gizlilik hakkı olarak okunabilir. Tüm gelişmiş toplumların - bunun içinde ne kadar bize geri kafalı ahmaklar olarak görünüyor olsa da yaşadığımız toplum da bu toplum tanımına dahildir- içinde cinselliğe karşı aşırı hassas bir azınlık bulunur. Bunun genel sebebi, ahlak normalarının dini emirlere karşılık gelmesidir. Ahlak diyorum; dinden ayrı olarak algılayamıyorlar. Buradaki temel sorunu da burada görüyoruz. Ancak bence diğer dinlerin yanında ahlak normalarının dinden doğrudan emir olarak geldiği inanışların temelinde büyük bir kin duygusu yatıyor. Buna sebep olan da dinin ilksel kaynaklarının neredeyse hiçbirinin okunmuyor olması olarak görüyorum. Hocaların doğrudan insanların davranışlarını bir şövalye gibi askeri bir dille eleştirmesi; dine inanmayan herkesin nefret objesi olarak anılması; kafir kelimesinin büyük bir hakaret olarak kullanılması da bunlara dahildir. Bilim ve ahlak temel ilkeleriyle asla ortak bir sonuç bulamayacaktır. Bilim insanlarının inançları doğrudan akla dayanır. Akla dayalı olmayan bilimsel kanıtın bizim için bir değeri yoktur. İnsan aklının yetersizliği ise bu konu özelinde tartışma konusu bile edilmeyecek boş argümanlar sınıfındadır. İnsan yetersizdir derken; insanları yetersizlikleriyle statik tutmak isteyen bir anlayış hakimdir. Bilimsel bir ahlakın mümkün olduğuna inanmasam da ahlaki bir değer yargısı oluşturmak istemeyen insanların temel argümanlarında hatalar olduğunu düşünüyorum.

Dinin olmadığı bir yerde ensest ilişkilerin fazlasıyla artacağını düşünen; dinden başka bunun alternatif bir ahlaki savunması olmadığını iddia edenler de boşlukların tanrısından başka bir şey savunmamaktadırlar. Buradaki temel sorun ahlaki olarak bir eylemi gerçekleştirmemekle bir eylemin sonuçlarını düşünmemek aynı şey değildir. Bir eylemin ahlakiliği onun sonucuna olan inançla ilişkiliyse eylem ahlaki olarak sınıflandırılamaz. Ne demek istediği şu şekliyle anlatayım;

ensest bir ilişkiyi yaşamamın sebebi ister doğacak çocuğun sakat olma ihtimali; isterse de Allah’ın buna izin vermemesi olsun bu her şekliyle ahlaki olarak sınıflandırılamaz. Ahlaki olarak buna yanlış demek için ailenin kendi sınırları içinde bir anlamı olduğunu ve bir şekilde insanların çoğunluğunun bu normları eylemin yanlışlığı konusunda hem fikir olacak şekilde dışladığını söylemek gerekli. Seküler ya da dindar olsun fark etmez; ensest ilişki her toplumun ahlak sınırlarında yanlışlanmıştır. Bunun sebeplerini saymak yerine bunun toplumun iğreti duyduğu bir eylem olduğu konusunda hem fikir olmak yeterlidir. Buradaki açıklamayı iyi anlamak önemlidir. Çünkü bu açıklama ahlakın neden dinin varlığından daha eski olduğunu açıklamaktadır. Hayvanlarda bile görülen ahlak normları insanın temel bir arada yaşama kuralıdır. İnsan bir yönüyle hayvanlar aleminin bir üyesi olmasına rağmen yazabilmek onu tüm hayvanlardan ayırır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar